Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Laiklikten Vazgeçecekmişiz...

17 Nisan 2021 Cumartesi

Bir yanda profesör sanı verilmiş imam laiklikten vazgeçilmesini istiyor, öte yanda Saray medyasının yazarı ahkâm kesiyor. 

Neymiş efendim?

Türkiye’de laikliğin doğal bir tarihi olmamış.

Neden olmamış?

Çünkü bu toplumda laikliği zorunlu kılacak kilise çağlarında yaşanan sorunlar yaşanmamış. Özgür irade sorunu da insanın aklını kullanamaması da bir yerlere ipotek etmesi sorunu da yaşanmamış hiçbir zaman...

Bu kafaya inanırsanız, yüzyıllar boyunca, teokratik bir imparatorlukta insanlar özgür iradeleriyle yaşayıp akıllarını kullanmışlar!

Hem de:

Halife sultanın kullandığı siyasal gücün kaynağının Tanrısal olduğu, bunun kesinlikle sorgulanamayacağı bir düzende...

Gece yarısı yalınayak sokaklara çıkıp elinde kılıç, önüne geleni parça parça eden, canı sıkıldığında saray penceresinden yoldan geçenlere ok atıp canlarını alan Sultan Murat’ın döneminde...

Türkiye’yi bugün yöneten takımın fikir babası Necip Fazıl Kısakürek’in “mütefekkir bulmadığı” Namık Kemal’in “özgürlük” dediği için sürgünden sürgüne gönderildiği bir süreçte...

Düşünün: Batı’da yalnızca 15. yüzyılda 30 bini aşkın çeşit kitap yayımlanmış. 200 yıl boyunca Osmanlı’da basılan kitap sayısı ise 30 bini geçmiyor.

Saraycı kafa, böyle bir ortamda insanların özgür iradeleriyle akıllarını kullandıklarını ileri sürebiliyor!

Karl Marx’ın bir sözü var:

“Din, ezilen bir varlığın iç çekmesi, ruhsuz bir dünyanın ruhudur.”

Saray düzenleri, ezilip iç çeken toplumlar üzerinde egemenlik kurar, insanını mengeneye alır, kuşatır.

Laik demokrasiye gelince: Atatürk’ün deyişiyle “zorbaların içinde boğulduğu yükselen deniz”dir. İnsanını ve aklını özgür kılar.


SABAHÇIYIZ BİZ

Bugün, Köy Enstitüleri Yasası’nın kabul edilişinin 81. yıldönümü.

Gericilik, Köy Enstitülerini kapattı. Öğrencilerin tabaklarındaki etleri ve patlıcanları sayarak işe başladı. Kütüphanelerde “zararlı kitap” peşine düştü. Ardından enstitü müdürlerinin görevden alınışı geldi. Onlara göre, Köy Enstitülerindeki binlerce çocuk, hatta öğretmen “sakat yetiştirilmiş”ti.

Ve sonunda barbar kavimler gibi, yıktılar o çağdaş, uygar, bilimsel, aydınlanmacı okulları.

Böylece ülkenin kötü giden talihi geriye çevrilemedi.

Geldiğimiz nokta günümüzdür. Sübyan mektepleridir, medreselerdir, tekkelerdir, devleti saran tarikatlardır, sarıklı-cüppeli amirallerdir, giderek artan imam hatip okullarıdır.

Ay ışığından yoksun yıldızsız bir gecedeyiz adeta.

Tepemizdekiler, Melih Cevdet Anday’ın dediği gibi “Bir bildikleri varmış gibi / Akşama bakıyorlar ve geceyi bekliyorlar.”

Oysa biz... Sabahçıyız.


KOLTUK RAHAT MI?

Saray’ın iletişim memurunun milyonluk makam arabasında görüntülendiği günlerde TBMM’de, gazetelerde gündeme geldi:

Çaykur’da 300 mevsimlik işçi kadrosu için 35 bin kişi, Adana’da da 200 kişilik belediye kadrosu için 52 bin kişi başvurmuş.

Memur bey, arabanızın koltukları rahat mı bari?


SOMA DAVASI

CHP’li Özgür Özel’in, Soma’da ölen maden işçilerinin davasıyla ilgili olarak “İçeride bir yargılama yerine Saray rejiminin bir ortaoyunu oynanmaktadır. Sanıklar yoktur, sanıkların avukatları pişkin pişkin gülmektedir”  değerlendirmesine bir duyumumuzu ekleyelim:

Sanıklar için AKP Genel Merkezi’nden önemli bir isim devreye girmiş...

Sanık avukatları, davanın sonunu bildikleri için gülüyor olmalılar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları