Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hak mıdır?

28 Ocak 2013 Pazartesi

Anadilinde savunma, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları gereği bir hak mıdır?
Türk Hukuk Kurumu Başkan Yardımcısı
Hakkı Süha Okay, kurumda bu konuda yaptıkları değerlendirmeleri aktardı bize:
AİHS’nin adil yargılanma ile ilgili maddesi
“suçlamanın şüphelinin anlayacağı dilde ve ayrıntılı olarak bildirilmesini ve sanığın, yargılandığı mahkemenin dilini anlamıyor veya konuşamıyorsa, kendisine bedava tercüman sağlanmasını” düzenliyor. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere AİHS, “anadilinde savunma”yı adil yargılanma açısından bir “hak” olarak tanımlamıyor. AİHM içtihatlarına göre de, yargılandığı mahkemenin dilini anlamayan veya konuşamayan sanığın içinde bulunduğu olumsuz koşul, kendisine bedava çevirmen sağlanmasıyla gideriliyor ve “silahların eşitliği” ilkesine aykırılık oluşturmuyor.
Hakkı Süha Okay, bu konuda birkaç örnek verdi:
“Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, 1983 tarihli kararında, Fransızca konuşmakta güçlük çekmeyen ancak anadili olan Breton dilinde tercüman sağlanmasını isteyen kişinin başvurusunu haklı görmemiş, tercüme hizmeti sağlanmasının sadece, yargılandığı mahkemenin dilini anlamayan veya konuşamayan sanıklara ait bir hak olduğunun altını çizmiş ve etnik azınlık dillerinin bundan bağışık olmadığını vurgulamış. Komisyon 1962 tarihli kararında, mahkemenin resmi dili dışında, şikâyetçinin kendi dilindeki (Sloven dili) dilekçenin reddedilmesini adil duruşma hakkına aykırı görmemiş. Bir başka kararda da, Belçika’da resmi dili Flamanca olan mahkemede duruşmanın Fransızca yapılmasında ısrar edilmesini haklı bulmamış ve AİHS’nin hiçbir hükmünde dil serbestliğinin tanınmış olmadığını vurgulamış.”
Hakkı Süha Okay; Avrupa Birliği Adalet Divanı ve BM İnsan Hakları Komitesi içtihatlarının da anadilinde savunmayı mutlak bir hak olarak görmediğini belirterek, tüm bu verilerin ışığında şu yorumu yaptı:
“Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan adil duruşma, sanığın kendini ‘silahların eşitliği’ ilkesi uyarınca en iyi şekilde savunabilmesini gerektirir. Bu ise sanığın savunmasını, yargılandığı mahkemeye en anlaşılır şekilde anlatabilmesine bağlıdır. Tercüman aracılığı ile savunmanın mahkemeye anlatılması, tercümanın yeterliği ile sınırlıdır. Dolayısıyla, tercüman aracılığı ile savunma yapılması, adil yargılanma hakkı açısından tercih edilecek veya ısrar edilecek bir durum değildir. Kuşkusuz, mahkemenin resmi dilini anlamayan veya konuşamayan sanığın içinde bulunduğu bu olumsuz koşul, ‘silahların eşitliği’ ilkesi gereğince giderilmelidir ve bunun tek yolu da bu sanığa bedava tercüman sağlanmasıdır. Bu konuda hukukumuzda herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır. Mahkemenin diline vâkıf olan sanığın ise, anadilinde savunma yapmak için ısrar etmesinin ve yapacağı savunmanın tercüman aracılığı ile mahkemeye iletilmesinin, adil yargılanma hakkı ve adil duruşma ile ilgisi yoktur.”
AİHS hükümleri ve AİHM içtihatlarının hukukumuzda öncelik taşıdığının unutulduğuna tanık olmak gerçekten hayret verici!

\n

Yeni Senaryo

\n

Ankara’da yaklaşık bir buçuk yılda tamamlanacak bir senaryodan söz ediliyor:
Martta Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan bir sonuç çıkmaz, komisyon dağılır. Nisanda AKP, kendi anayasa taslağını verir. Bu arada, PKK ve BDP ile pazarlık ve
“barış süreci” görüntüsü sürdürülürken, BDP’nin katılımı ve CHP’den destek vereceklerle birlikte AKP’nin başkancı sistemi öngören tasarısı TBMM’den geçer. Haziran ayında referanduma gidilir, başkancı, federasyoncu, özerklikçi anayasa yüzde 50’nin üzerinde oyla kabul edilir. Recep Tayyip Erdoğan bu hızla Mart 2014’te yerel seçimlere gider. Ağustos 2014’te milletvekili seçimleri ile birlikte başkanlık seçimi yapılır. Erdoğan, kendi milletvekilleri listesini yapıp köşke çıkar. Ve mutlu son:
Tam bağımlı, piyasasever, cemaatçi, etnikçi ılımlı İslam federasyonu kurulmuş olur.

\n

Zaten Hazırdı

\n

CHP’liler, Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın istifasının, Birgül Ayman Güler’in “sosyolojik olarak doğru, siyaseten yanlış” diye değerlendirdikleri çıkışı ile ilgisi bulunmadığını, zaten epeydir AKP’ye gitmek için bahane aradığını söylüyorlar. Kanıt olarak da Meclis’te 16 Ocak’ta yaptığı bir konuşmayı gösteriyorlar. Salih Fırat, İmralı ile yürütülen pazarlıklar için şöyle demiş:
Akan kardeş kanının durması, anaların ağlamaması için hükümet bir iç barış süreci başlatmıştır. Herkesin bu konuda hükümete destek olması gerekiyor. Ben bu konuda hükümetin yılmadan, çözüm için elinden gelen her türlü çabayı göstermesi için yanında olduğumu belirtmek istiyorum.”
Bir CHP’li dedi ki:
“Salih Fırat, uzun süredir AKP için kanat çırpıyordu. Uçuşa geçti.”

\n

Eşofman

\n

Avukat Halil Sevinç’ten duyuru:
“Yıllardır avukatlık yaparım. Duruşmalara hiç kravatsız girmedim. Madem artık kıyafet serbest, Danıştay’daki ilk duruşmama eşofmanla gideceğim.”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dişli ile Dişsiz 21 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları