İlhan Selçuk

Uçukluğun Sonu Yok...

06 Ekim 1998 Salı

PENCERE


Uçukluğun Sonu Yok...

Aristo, İsa’dan önce 4’üncü yüzyılda yaşamış; “Organon” adında bir yapıt ortaya koymuş; insa­nın nasıl düşünmesi gerektiğini belirlemeye çalışan bir mantık derlemesi bu; evreni kavrama yolunda eksikleri var.

Francis Bacon 16’ncı yüzyılda doğmuş; Aristo’nun tümdengelimli mantığı yerine, tümevarımlı deneysel mantığın geçerli olmasını “Novum Organum”la savunmuş.

İkisi arasında 2000 yıl var.

Aristo mantığını aşma belirtileri, Türkiye’de ancak 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında uç veriyor; bu yolda ilk yapıt İtalyancadan bir çeviri: Miftah Al Fünun...

Bacon’dan 250 yıl sonra...

Medrese öğretiminin yıkılış süreci Avrupa’da 15’inci yüzyılda başlıyor; Türkiye’de 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde Atatürk devrimine değin medrese öğretimi sürüyor.

Matbaa ülkemize 250 yıl sonra giriyor...

Tıpta insan bedeninin incelenmesi amacıyla kadavraların kesilip biçilmesi yöntemlerini içeren “teşrih” Avrupa’da kullanılmaya başlandığı tarihten 150 yıl sonra Türkiye’nin kapılarını aralayabiliyor.

*

Peki, bugün öyle mi?..

Geçmiş dünyada zamanlar ve uzamlar arasında Çin Seddi gibi duvarlar vardı; her toplum kendi dünyasında yaşayabiliyordu. Bugün küreselleşmenin iyi yanı, yeryüzünün her köşesini birbirine bağlamasıdır. Bütün dünya komşu kapısı oldu. Dünyanın öteki ucundaki üniversitede ne okunuyorsa, dakikasında yeryüzünün tüm enlem ve boylamlarında duyulabiliyor. İletişim devriminin derinlemesine etkileri 21’inci yüzyılda insanlığı daha çok saracak...

İnsanların duygularında, düşüncelerinde, göreneklerinde, geleneklerinde, yasalarında, hukuklarında bütünleşmeye doğru gidilecek...

Kuzey yarımküresinde zenginlerin, güney yarımküresinde yoksulların yaşadığı bir dünyaya hangi çağdaş insanın yüreği katlanabilir?..

Zaman ve uzam arasında iletişim tam anlamında geçerli olduğu gün, insanlık tam aydınlanacak; bu gidişi hiçbir güç durduramayacak...

*

Peki, bu durumda devletler, ülkeler, toplumlar, kişiler ne olacak?.. Zaman içinde bir dönüşüm gerçekleşecek; ama, aklını peynir ekmekle yemiş uçuklar daha şimdiden görünmeyen köyün kılavuzluğunu yapıyorlar; tam Yunanistan, Kıbrıs, Suriye, PKK vesaire ile çatışma sürecinde bizim aymazların alafranga korosu alaturka ahenge başlıyor:

- Devlet mi, boşver..

- Ulusal sınırların artık anlamı yok..

- Ulus devlet bitti...

- Vatanseverlik ne demek..

- Bağımsızlık aşıldı..

Zaman ve uzam konusunda soyutlanmış lafların bizim medyada kanat çırpması, dünya ve ülke gerçeklerinden habersiz uçukluğun türetimidir. Ayakları yerden kesilmiş entellerin yazılı ya da görsel yayınlarda atıp tutmaları toplumu yanıltmaktan başka neye yarar?.. Şimdiden uyuşturucu almış gibi konuşanlara göre devlet, vatan, bağımsızlık, ordu gereksiz...

*

Keşke öyle olsaydı, yeryüzünde uygarca bütünleşme, insanlığı birbiriyle kucaklaştırsaydı.

Ne yazık ki bütün bunlar, güncel gerçeklerin delinmiş balon gibi söndürdüğü hayaller...

Ya gelecek?..

Geleceği kavramak için önce yaşadığımız dün­yanın gerçeklerini kavramak gerek...

(6 Ekim 1998 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları