İlhan Selçuk

Garip Bir Öykü!..

13 Ocak 2002 Pazar

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Garip Bir Öykü!..

14 Mayıs 1950’de -20’nci yüzyılın tam ortasında- Türkiye’de iktidar değişti; yapılan serbest seçimlerde CHP kaybetti, DP (Demokrat Parti) kazandı...

Ortalık düğün bayram yerine dönmüştü, davul zurnayla meydanlarda oynuyordu halk...

1923’te kurulan Cumhuriyet Türkiyesi’nde ilk kez iktidar el değiştiriyordu, artık ülkeye demokrasi gelmişti, İkinci Dünya Savaşı’nın ağır baskısında bunalan halk mutlu ve umutluydu.

Özgürlüğe kavuşmuştuk!..

*

Yeni iktidar ilk “icraat’’ olarak ne yaptı?..

Bir: Minarelerde güzelim Türkçeyle okunan ezanı Arapçaya çevirecek yasayı çıkardı...

İki: Türk Ceza Kanunu’nun sola açılımı yasaklayan maddelerini ağırlaştırdı...

Türkiye’de çok partili rejim bir ‘karşıdevrim’ kimliği mi taşıyordu?..

‘Aydınlanma Devrimi’nin üstüne bir şal mı örtülecekti?..

*

Aradan geçen yarım yüzyıllık dönemde gerçekler ortaya dökülmüştür; Türkiye, Amerika’nın Asya’da oluşturduğu “Yeşil Kuşak’’ ta yer alıyordu.

Neydi anlamı bunun?..

Türkiye’de “1923 Aydınlanma Devrimi’’ ne karşı “irtica’’ desteklenecekti.

Ya sol?..

O dönemde sol sözcüğünü kimse ağzına alamıyordu; bunun için yıllar yılı beklenecekti.

Ya Nâzım Hikmet ?..

“Vatan haini’’ ydi o...

Kimse Nâzım’ın şiirlerini yayımlayamazdı.

Bu konuda bir yasal yasak mı vardı?..

Hayır!..

Korku dağları bekliyordu...

Demokrat Parti iktidara geçtikten sonra, on yılı aşkın bir süre, Türkiye’de ne bir kimse Nâzım’ın N’sini ağzına alabildi, ne bir dergi Hikmet’in H’sini yayımlayabildi, ne bir gazete Ran’ın R’sinden söz açabildi.

*

Ta ki Demokrat Parti iktidarını deviren 27 Mayıs devrimine dek...

Nâzım’ın şiirlerinin gün ışığına çıkarılıp kendi memleketinde basılabilmesi için sivil siyasal iktidarın bir askeri eylemle yıkılması mı gerekiyordu?.. Türkiye’nin tarihsel çaprazında “özgürlük ve demokrasi’’ kavramlarının yerli yerine oturtulması daha zaman alacak...

Yön dergisi de ancak 27 Mayıs 1960’tan sonra oluşabilen ortamda çıkarıldı.

Dergiyi simgeleyen adlar Doğan Avcıoğlu, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal, İlhan Selçuk ...

*

Bir akşam sofrada söyleşiyoruz, Doğan Avcıoğlu birdenbire sordu:

- Nâzım’ı yayımlayalım mı?..

Sordu, ama, kararlı görünüyordu, bir süre sustum, düşündüm, Mümtaz Soysal’ın haberi var mıydı?.. Bu yayının sonu ne olabilirdi?.. Hepimizin tozunu atarlar mıydı?.. Tartışmaya başladık; bu mucize gerçekleşebilir miydi? “Komünistlik, Moskovacılık, vatan hainliği’’ iftiralarını nasıl göğüsleyebilirdik?..

Nâzım’ın “Kurtuluş Savaşı Destanı” ndan başlanırsa, kim ne diyebilirdi ki?..

İlk şiirler Yön’de bomba gibi patladı; Nâzım Hikmet’i tanımayanlar allak bullak oldular...

Yasak delinmiş, tabu yıkılmış, Nâzım Hikmet kendi vatanında yayımlanabilmişti...

Ne garip bir öykü değil mi!..

(13 Ocak 2002 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları