Hikmet Çetinkaya

Mustafa Kemal’i tanımak…

31 Ağustos 2017 Perşembe

Sen her zamanki gibi deniz kıyısındaydın…
Belki çocukluğuna ilişkin anılar topluyordun.
Neler konuşuyordun hüznün penceresinden.
Pablo Neruda’nın Sandalcı Türküsü’nü dinlerken bile kendi iç evreninin tüm renklerini topluyordun doğadan.
Utangaçtın!
Gözlerini kısarak konuşuyordun…
30 Ağustos, yani Büyük Zafer’in 95. yıldönümü geride kalmıştı.
Atatürk dine ve “ibadet özgürlüğüne karşı mıydı?
Bakın ne demiş:
“Uygarlığın geri olduğu, bilginin henüz gelişmediği çağlarda, düşünce ve vicdan özgürlüğü baskı altındaydı. İnsanlık bundan çok zarar görmüştür. Özellikle din koruyucusu görünümüne bürünmüş olanların, gerçeği görebilen ve düşünebilenlere yaptıkları zulüm ve işkenceler, insanlık tarihinde her zaman kirli, korkunç olaylar olarak kalacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nde her yetişkin dinini seçmede özgür olduğu gibi, belli bir dinin törenlerini yapmada serbesttir. Dinsel tören yapma özgürlüğünde dokunulmazdır. Doğaldır ki, dinsel törenler toplumun güvenliğini bozamaz, halkın göreneğine aykırı olamaz, siyasal gösteri biçimine de dönüştürülemez.
Türkiye Cumhuriyetinde herkes Tanrı’ya istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dinsel düşüncelerinden ötürü bir şey yapılamaz. Hiç kimse düşüncelerini başkasına kabul ettirmeye kalkışamaz. Din anlayışı vicdana bağlı olduğundan, Cumhuriyet dinle ilgili düşünceleri devlet ve dünya işlerinden, politikadan ayrı tutmayı, ulusumuzun çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni olarak görür.”

***

Yalnızlık yağmura benziyordu o akşam…
Dışarıda sokak lambaları. Yüreklerde özlem.
Sorular peş peşe geliyor aklıma…
Atatürk’ün ideolojisinde demokrasi ve özgürlük yok muydu?
Bakın Mustafa Kemal ne diyor:
“Yurttaşlar düşündüklerini istedikleri gibi söyleyebilmelidirler... En büyük gerçekler, düşüncelerin özgürce ortaya konması, tartışılmasıyla ortaya çıkar ve yükselir. Özgürlük kuşkusuz ki güçlükle sağlanabilir, bağnazlığı aşan tutumlar ve hoşgörülü davranışlarla korunabilir.
Düşüncelerin ve inançların başka başka olmasından yakınmamak gerekir. Çünkü bütün düşünceler ve inançlar bir noktada birleşirse, bu devrimsizlik belirtisidir, ölüm demektir.
Demokrasi eşitlikçidir. Amacı, ulusun yönetenler üzerindeki denetimiyle siyasal özgürlüğü sağlamaktır. Demokrasi bir kafa sorunudur: Herhalde bir mide sorunu değildir. Adalete bağlılığı erdem ve ahlak sahibi olmayı gerektirir. Demokrasi ilkesinin en çağdaş, en akılcı uygulanmasını sağlayan yönetim biçimi Cumhuriyet’tir.”
Uygarlığın geri olduğu, bilginin henüz gelişmediği çağlarda düşünce ve vicdan özgürlüğü bu yüzden baskı altındaydı…
Atatürk 90 yıl önce söylüyor bunları…
Doğumunun 100. yıldönümünde UNESCO 156 ülkenin oybirliğiyle aldığı kararda şöyle demiş:
“Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncesi, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı…”

***

Aydınlanma Devrimi’nin temelinde barış vardır, sevgi vardır, insanlık vardır…
Mustafa Kemal diyor ki:
“Hiç kimse düşüncelerini bir kişiye baskı yoluyla kabul ettiremez…”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları