Hikmet Altınkaynak

Sait Faik Hikâye Armağanı ve…

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Sait Faik Hikâye Armağanı 60 yaşına bastı. Armağan, bir süredir onun yaşadığı Burgazada’daki evinde, adını taşıyan müzede veriliyor. Bu törene katılmak için geçen hafta sonu pek çok yazarla Kabataş’tan bindiğimiz Medarı Maişet Motorundaydım. Burgazada’ya gittim.
Ailesi tarafından 60 yıl önce kurulan hikâye armağanı, şimdi yapıtlarını bağışladığı Darüşşafaka Cemiyeti’yle yayıncısı İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yürütülüyor.
Vapurda yol boyunca, Yüksel Pazarkaya ve Doğan Hızlan ile armağanı, Pazarkaya’nın yeni çıkan kitapları “Aşktır, İlaçtır” (Cem y.) ile “Ajan X”i konuştum.
Medarı Maişet Motoru” bildiğiniz gibi, Sait Faik’in ilk romanı. “Medarı maişet”se “ekmek kapısı” demek. Sonraları “Birtakım İnsanlaradıyla yayımlandı.
Sait Faik İstanbul’u, yaşadıklarını, ekmek peşinde koşan, aylak gezen, sıradan insanları alabildiğine duygulu, güzel anlatan bir ustadır.
Türk öykücülüğünün ana damarlarından birinin yaratıcısı olan Sait Faik, bir anlamda barışın temsilcisidir. Büyük bir okur kitlesi yetiştirmiş, onların dünyaya barışçıl gözle bakmasını sağlamıştır. Aslında edebiyat, sanat, kültürle uğraşmak, barışa katkıda bulunmaktır.
Savaş isteyenlere bakın bir de... Onların sanatla, edebiyatla bir ilgilerinin olmadığını göreceksiniz. Sanat ve edebiyat barıştan yanadır. Dünya değişecekse savaşla değil, ancak barışla değişir. Savaşla değişen dünya, ikinci bir savaşla yıkılır. Oysa barışın değiştirdiği dünya kalıcıdır, uygar, çağdaş bir dünyadır.
Sait Faik, 2. Dünya Savaşı yıllarında yazmaya, yayımlamaya başladı. O dönemde tıpkı bugün Suriye ile savaş isteyenler gibi, Hitler ve Hitlerin yandaşları vardı. Devletler büyük bir tehlike içindeydi. O gün gerek Adolf Hitler’e yazdığı mektupla, gerekse diyalog için Adana’ya gelen İngiltere Başbakanı Winston Churchill’i barışa ikna edişiyle Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Türkiye’yi savaşa sokmayarak Türkiye’ye ve dünyaya büyük bir barış armağan etti. Hiç kimsenin burnu bile kanamadan, 2. Dünya Savaşı atlatıldı.
İşte 1940’lı yılların Ankarası’nda, çeşitli devletlerin bilinen bilinmeyen “istihbarat ajanları” Ankara’da cirit atıyordu.
Yüksel Pazarkaya’nın “Ajan X” yapıtı işte bu nedenle de bir solukta okuduğum bir kitap oldu. “Aşktır, İlaçtır” kitabı için Pazarkaya, “Aşkı yücelten, düzenleyen öyküler” diyor. Ekliyor, “yan etkileri olsa da, toplumun ve bireyin bungun dönemlerinde en güvenli limandır”.
Ajan X” aslında bir tarih anlatısı. Alt başlığı “İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler Almanyası’nın Türkiye Politikası”. TÜYAP yayını kitabın “Sunuş” yazısını yazan Bülent Ünal, sözlerini “Ülkemizi zorlu sınavların beklediği 2014 yılı armağanı olarak paylaşmaktan onur duyuyoruz” diye bitiriyor.
Yüksel Pazarkaya, 50 yıl Almanya’da yaşamış, şimdi de yılın yarısını Almanya yarısını da Türkiye’de geçiren bir kültür adamı. Barıştan yana bir yazar sorumluluğuyla yalnızca Almanya’daki kaynaklara dayanarak yazmış. Kimlerin bu dönemde hangi devlet için çalıştığını belgeliyor. Bugünlere ışık tutacağına inanıyorum.
Gelelim yine Sait Faik Hikâye Armağanı’na. Armağan, 1980 doğumlu Mahir Ünal Eriş’e “Olduğu Kadar Güzeldik” adlı kitabı için verildi. Eriş, kitabın adını Yıldız Tilbe’nin bir şarkısından almış. Yağışlı bir hava, ödül töreninin vapurda yapılmasına yol açtı. Vapurda tören sonrası pastalar, börekler yendi, çaylar, kahveler içildi. Ödül sahibiyle fırsatını bulan sohbet etti, fotoğraf çektirdi. Ünlü olmak kolay değildi! İyi de oldu. Sonra Sait Faik Müzesi gezildi, İstanbul’a dönüldü.
Aslında üç sanatçının da hedefi barış değil mi? Zaten Sait Faik Hikâye Armağanı da edebiyata, yani barışa, özgürlüğe adanan bir armağan değil mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları