Hikmet Altınkaynak

Nâzım’ın Ankara yolculuğu

04 Haziran 2020 Perşembe

Haziran, yaz mevsimine girişin ve koronavirüs yüzünden yalıtılmış yalnızlığımızdan kurtuluşun ilk ayı!

Aynı zamanda 65 yaş ve üstünün yeniden “kalebentliğe mahkûm” edilmesinin başlangıcı!

Bu nedenle tiyatro sanatçısı Gülsen Tuncer, yasağın devam etmesiyle ilgili isyanını dünkü Cumhuriyet’te haklı olarak dile getiriyordu: “Yaşlılar kapatılması gereken zararlı bir kitle değildir.”

Geçelim... 3 Haziran, Nâzım Hikmet’in aramızdan ayrılışının 57. yıldönümü. Ona olan sevgi, özlem, dün yapılan anma törenlerinde dile getirildi/getiriliyor. Bunları yineleyecek değilim. Üstünde duracağım konu, Nâzım Hikmet’in Ankara yolculuğu...

Nâzım Hikmet, Kuvayi Milliye’ye katılmak için Vâlâ Nurettin’le Ankara’ya gider. Bunu duyan Matbuat Umum Müdürü Muhittin (Bilgen) Bey, onlara iş vermek, koruyup kollamak gibi bir sorumluluk duyar. Boş kadro yoktur. Bu iki değerli gazeteci, yazar, şairden İstanbul gençliğini Ankara’ya çalışmaya yönlendirecek coşkulu bir şiir yazmalarını ister.

Üç sayfalık uzun bir şiir yazarlar. Şiir çok beğenilir... Meclis’te de okunur, alkışlanır. Ama bir yandan da eleştirilir. Çünkü Ankara’ya gelecek gençliğe iş bulma sorumluluğu ağır basar.

‘Ey imanlı gençlik’

Bugüne kadar Nâzım’la ilgili kitaplarda bu uzun şiire rastlamadım. Nedeni belki de Nâzım’ın bunu Vâlâ ile birlikte yazmış olmasıdır?

Hıfzı Topuz ustamızın Hava Kurşun Gibi Ağır / Nâzım Hikmet’in Romanı (Remzi Kitabevi) adlı kitabında bu şiirin kısa bir parçası yer alıyor. Kaynak olarak da Vâlâ Nurettin’in anılarını gösteriyor. Çünkü Vâlâ Nurettin de şiirin bu kadarını almıştır. İşte şiirin bilinen dizeleri şöyle:

Gel ey imanlı gençlik,

Gel ey beklenen gençlik.

O satılmış Vezir’e, o satılmış Hünkâr’a

O satılmış kullara siz de mi katıldınız?

Siz de mi satıldınız, siz de mi satıldınız?

Bu şiir aranırsa bulunabilir. Çünkü Meclis kürsüsünden okunmuş, tutanaklara geçmiştir. O bakımdan TBMM tutanaklarından elde edilebilir. Nâzım Hikmet’i sevgiyle andığımız şu günlerde bu şiir de bulunursa dünyaya güzel bir armağan olur diye düşünüyorum.

Oruç Aruoba

Haziran ayında yitirdiklerimiz arasında Orhan Kemal, Ahmed Arif, Ahmet Haşim, Peyami Safa, Hasan İzzettin Dinamo, Ahmet Muhip Dıranas ve 21 Haziran 2010’da da İlhan Selçuk var. Her birini saygıyla anıyorum.

1 Haziran’da da Oruç Aruoba, sonsuzluğa uğurlandı. Aruoba, yapıtlarıyla, şair ve felsefeci duruşuyla, şiirini felsefeyle derinleştirişiyle, kısa şiir “haiku”nun ustalarından oluşuyla hep saygıyla anılacaktır. Şöyle diyor bir şiirinde: “Sen mezarım olsaydın/mışıl mışıl uyurdum/içinde.

Geçen haftaki yazıya notlar

Korona sözcükleri”nde kimi yabancı tıp terimlerine Türkçe sözcükler önermiştim. Buna değerli okurlarımdan katkılar geldi. Bunlardan üç bilim insanının görüşlerini paylaşıyorum.

Hukukçu, eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, eski TDK üyesi olduğunu belirterek “izolasyon” için “birbirinizden uzak durun”, “entübe” için “solunum aygıtla”, “pandemi” için de “küresel salgın” karşılıklarını öneriyor.

Emekli halk sağlığı uzmanı Dr. Bozkurt Şenler ise şöyle diyor: “Bugünkü yazınızda epidemiyolojiyi salgınbilim olarak tanımlamışsınız. Dil Derneği ve TDK sözlüklerinde de böyle tanımlanmış olmakla birlikte bu tanım yetersiz ve hatta yanlıştır.

Epidemiyoloji sözcüğünün, epidemi (salgın) bilimi gibi algılanması bu yanlışın temelini oluşturuyor. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları dahi bu yanlışa düşebilmektedir.

Sözcük aslında Yunanca epi ve demos sözcüklerinden üretilmiştir. Toplum ya da topluluk üstüne anlamlarını içerir. Sağlıkla ilgili olarak toplum düzeyinde çalışmaları içerir. Sağlıkla ilgili araştırma yöntem bilimi olarak kısaca tanımlanabilir.

Hollanda’da bilimsel düşünme ve sözcük zenginliği öğretim üyesi Cezmi Doğaner de “Dünyada gelişen teknolojik ve bilimsel devrim sayesinde dilin kullanım fonksiyonları yeni kavramlar ve sözcüklerle zenginleştirildi” diyor. Örnekler veriyor, öneriler ileri sürüyor.

Ayrı ayrı teşekkür ediyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları