Sandığa Sahip Çıkmak

19 Nisan 2015 Pazar

Eskiden, bilgisayarların, cep telefonlarının olmadığı zamanlarda sandığa sahip çıkmak daha mı kolaydı diye düşünüyorum.
“Gözümüzü sandıktan ayırmazdık” diye anlatıyor.
Pek çok kez sandık kurulunda görev almış, gözlemci olmuş: “Sayım biter, tutanak hazırlanırdı. Sonra sandığı ilçe seçim kuruluna sağ salim teslim ettik mi, görevimizi başarıyla yapmış olurduk.”
“Bugün ne değişti?”
“Emin olamıyorsun ki” diyor:
“İlçede sandık sonuçlarının bilgisayara doğru girildiğini de kontrol etmen lazım. Birleştirme tutanaklarını kontrol etmen lazım. Ayrıca doğru girilse bile, bilgisayardaki kayıtlar değiştirilebilir mi diye endişe ediyoruz.”

***

Seçim hilelerinden korkmayan yok.
“Amerika, bizim SEÇSİS sistemine girip sonuçları değiştirebilir mi” diye soran bile var.
Güvensizlik öylesine büyük.
Herkes merak ediyor:
“Bu seçimde trafolara kediler girecek mi? Sosyal medya kapatılacak mı?”
“Peki, ne yapılabilir” diye soruyorum konunun uzmanlarına, şu yanıtı veriyorlar:
“Tüm partilerin ve sivil toplum örgütlerinin sandığa sahip çıkması lazım. YSK ile eşzamanlı olarak sandık sonuçlarını sayacak ve YSK’nin sonuçlarıyla karşılaştıracaklar. Bunu başarabilirlerse, bilgisayar hileleri dahil her tür hilenin önüne geçebilirler.”
Söylemek kolay, başarmak zor.
Öncelikle büyük bir kitleyi harekete geçirmek gerekiyor.
Seçimlerinde 174 bin 245 sandık kurulacak.
Diyelim ki o kitleyi harekete geçirebildiniz. Yetmiyor. Sandık sonuçlarını akıllı cep telefonları ya da taşınabilir bilgisayarlarla merkezlere iletmek gerekiyor. Tutanakların fotoğrafını çekip onları da merkeze göndermek gerekiyor. Merkezdeki bilgisayarlar aracılığıyla sonuçlar değerlendirilecek, YSK sonuçlarıyla karşılaştırılacak, sapmaların yaşandığı sandıklarda hemen itiraz edilecek.
“Türkiye’de akıllı cep telefonu kullananların sayısı hayli fazla” diyeceksiniz. Doğru. Buna karşılık bu telefonları etkin olarak kullanabilenlerin o kadar fazla olmadığını anlatıyor deneyimli politikacılar.

***

Seçim sandıklarında yaşanan sorunları dinlerken aklıma gezi eylemleri geliyor. Çevreci gençlerin, akıllı telefonlarla yarattıkları harikaları anımsıyorum. Twitter ile nasıl örgütlendiklerini, yaratıcılıklarını, hepimizi güldüren esprilerini…
İyi ki “Oy ve Ötesi” var diye geçiriyorum içimden. Gezi’den sonra örgütlenen gençlerin kurduğu bir yapı. Partiler üstü bir sivil örgütlenme. Tümüyle bağımsız.
Oy ve Ötesi’ndeki gençler, yerel seçimlerde iyi iş çıkardılar. 4 ayda örgütlendiler, sayıları 30 bin kişiye ulaştı. Bu seçimde hedefleri 120 bin kişiye ulaşmak, Türkiye’deki oyların yüzde 62’sine dokunmak, 45 il ve 162 ilçede sandıkların başında bulunmak. Başarabilirler.
Akıllı cep telefonlarını, bilgisayarları rahatça kullanabiliyorlar. Kullanamayanlara da hemen öğretiveriyorlar zaten. Sonuçları hızla kendi merkezlerine iletebilmek için gerekli bilgisayar altyapısını çoktan kurmuşlar. “Onlar diğer partilerdeki ağabey ve ablalarına, sandık tutanaklarının merkezlere geçilmesinde yardımcı olurlar” diye düşünüyorum.
Muhalefet partileri de elbette onlara gözlemci olabilmeleri için, sandık başlarında “ıslak imzalı” tutanaklara ulaşabilmeleri konusunda yardımcı olacaklar.
1980’lerden beri seçimleri gazeteci olarak izliyorum. Seçim hazırlıkları yapılırken partililer tuhaf bir “savaş dili” kullanırlar. Diğer partiler neredeyse düşman gibi algılanır. İlk kez bu seçimlerde “savaş”tan çok “dayanışma” ön plana çıkacak gibi görünüyor.
İlginç olacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları