Fosil kafa...

16 Ağustos 2015 Pazar

Televizyonda, milyonların karşısında, radyasyonlu çayı bir güzel içti. Bunu yapan herhangi biri değil, ülkenin sanayi bakanı. Çernobil felaketi sonrasıydı.
“Çayda radyasyon yok” diyordu bakan.
Meğerse varmış. Hem de standartların çok üzerindeymiş. Sonradan öğrendik.
Ayrıca, yurtdışına yüksek radyasyon nedeniyle “satılamayan” çaylar iç piyasaya sürülmüş. Onu da öğrendik.
Bize içirdiler radyasyonlu çayları.
O tarihten bu yana Türkiye’de kansere yakalananların sayısında ne ölçüde artış yaşandı diye sorsanız. Bilmiyorlar. Çünkü o tarihlerde kayıtlar düzgün tutulmuyormuş(!)

***

Diğeri asbest sürdü yüzüne.
Çevre bakanı.
Çevreciler, asbestli gemilerin, Türkiye’de sökümüne tepki gösteriyordu. Çünkü asbest kansere neden oluyordu.
Yetkililer farklı görüşteydi.
Aradan yıllar geçti.
Her zamanki gibi çevreciler haklı çıktı.
Asbest Türkiye’de 2010 yılında yasaklandı. Gelin görün ki, 2000 ile 2010 yılları arasında 130 bin ton asbest ithal edilmiş.
Peki, Türkiye’ye giren asbest, nerelerde kullanıldı?
Bilinmiyor.
Ya 2000’den önce ithal edilenler?
Hiç bilinmiyor. Yani asbest her yerde olabilir.
Yetkililer çevre konularında ne zaman açıklama yapsalar gülümserim. İnanmak gelmez içimden. Çünkü ya yanlış bilirler, ya da bilmezler.
Mesela nükleer santralın tehlikelerinden, Çernobil’den, Fukuşima’dan söz etseniz, “Evinizde tüpgaz yok mu” diye karşılık verirler.

***

Türkiye bugün nükleere ve termik santrallara yatırım yapıyor.
Peki, bu karar Türkiye’de çevre ve insan sağlığı üzerine nasıl bir etki yaratacak?
Bilinmiyor.
Oysa, dünya enerjide yenilenebilir kaynaklara yöneliyor. Fosil yakıtlardan vazgeçiyorlar.
Çünkü kömür, petrol gibi fosil yakıtlar büyük bir kirlilik yaratıyor. İnsan sağlığını tehdit ediyor, doğayı yok ediyor, iklimi değiştiriyor.
Kaldı ki fosil yakıtlar giderek tükeniyor. Yani bir süre sonra isteseniz de bunları kullanamayacaksınız.
Çevreciler diyor ki, Türkiye yenilenebilir kaynaklar açısından müthiş bir potansiyele sahip. Türkiye bu potansiyeli kullansa, nükleere, termik santral yatırımlarına ihtiyacı kalmaz.
Çevrecilerin hazırladıkları raporları internette duruyor. WWF-Türkiye’nin internet sayfasında “Türkiye’nin Yenilenebilir Gücü”, Greenpeace sayfasında da “Enerji Devrimi” başlıklı raporlar var.
Karar vericiler arasında okuyan var mı?

***

Almanya gibi nükleer teknolojiye sahip bir ülke 2022’de son nükleer santralın kapısına kilit vurmaya hazırlanırken, Türkiye’nin hedefi 2022’de nükleer enerji üretmek.
Sadece bu mu?
Almanya yıllardır güneş enerjisine yatırım yapıyor.
Diyeceksiniz ki Almanya’da güneş mi var.
Doğru, Türkiye ile karşılaştırırsanız onlar “güneş fakiri”.
Fakat Almanya’nın güneş enerjisi gücü 38 bin megawatt’a ulaştı. Türkiye’nin kurulu güneş enerjisi gücü ise 54 megawattan ibaret. Güneş ülkesi Türkiye’nin güneş enerjisi gücü, güneş fakiri Almanya’nın binde ikisi kadar.
Neden?
Nedeni basit: Fosil kafa.
Bu kafayla Türkiye nereye gider?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları