Çıldırın...

04 Ekim 2015 Pazar

“Baba haydi biz de çıldıralım” diye tutturuyor. O beni sahneye doğru çekiştiriyor, ben direniyorum.
Alışveriş merkezinin tam ortasındayız.
Yaşları 8 ile 14 arasında değişen çocuklar sahneyi doldurmuş, birbirinden tuhaf hareketler yapıyorlar. Bu bir bilgisayar oyunu.
Mikrofondaki ses “Çıldırııınnn” diye haykırıyor.
Büyük ekranda çıldıranların komik görüntülerini izliyoruz. Kızım ısrarlı: “Çıldıralım babaa...”
Bir an çıldırmış halimi hayal ediyorum... Korkunç. Galiba bu işi yapamayacağım...
Hani, “Baba tango yapalım” dese tamam. Ya da ne bileyim, birlikte düet yapalım, şiir okuyalım, tüplü dalış yapalım, dağa tırmanalım, Gökova’da yelken açalım… Hepsine evet diyeceğim. Fakat kızım dört buçuk yaşında ve istediği şey, “çıldırmak”.

***

Aslında kendim arandım. “Geleceğin mucitleri buluşuyor, Silikon Vadisi Kanyon’da” haberini okuyunca kızımı ben getirdim buraya.
“Geleceğin mucitleri” arasına katılsın, programlamayı keşfetsin istedim.
Niye mi? İngiltere’de daha ilkokul birinci sınıftan itibaren çocuklara programcılık eğitimi veriliyor. Sizce neden?
ABD Başkan Obama geçen yıl çocuklarla birlikte kodlama eğitimi aldı. Kod yazan ilk başkan oldu. Neden? Ne diyor Obama:
“Kod yazmak sadece sizin geleceğiniz açısından önemli değil. Ülkemizin geleceği için de önemli. Sadece yeni bir video oyunu satın almayın. Bir tane de siz yapın. Geleceği şekillendirin.”
Türkiye’de ilkokullarda neden kodlama eğitimi yok? Neden binlerce bilişim öğretmeni kadrosuz?

***

Biz hâlâ kızımla birbirimizi çekiştiriyoruz.
Şimdi görevliye gidip, “kızım çıldırmak istiyor. Ben de kendisine eşlik edebilir miyim” desem, bana ne yanıt verir?
“Beyefendi bu etkinlik çocuklar için, yaşınızdan başınızdan utanın” der mi?
Ya da “Elbette efendim, belli ki zekâ yaşınız bu etkinliğe çok uygun. Haydi çıldırın” yanıtını alır mıyım?
Kızıma “Sen git çıldır tatlım” diyorum en sempatik halimle. Yok, dinlemiyor. “Sen de gel” diyor.
Görevliler aramızdaki tartışmaya tanık oluyorlar. Siz de kızınızla gelin diyorlar bana.

***

Bir saat sonra…
Sahnedeyiz. Çıldırıyoruz. Kızım ortada, sağında ben, solunda etkinliğin küratörü Bager Akbay. Bager, eğitmen, üniversite hocası, sanatçı, tasarımcı, yazılımcı. Stüdyosunda haftada iki saat çocuklara yönelik “kodlama eğitimi” veriyor. Bedava tabii. Aldığı sonuçlar etkileyici. 12 yaşındaki Banu kursta cep telefonları için bir yazılım geliştirmiş mesela. Program insanlara mors alfabesi öğretiyormuş. 13 yaşındaki Eymen yazdığı programla kendine bir drone satın alacak kadar para kazanmış.
“Bundan 5 sene önce, 20 yaşındaki öğrencilere verdiğimiz eğitimi şu an 7 yaşındaki çocuklara veriyoruz” diyor Bager Akbay.
İki yıl önce bana “patlıcan, havuç, elma ve portakallarla müzik yapacaksın” deselerdi, gülerdim. Önceki gün yaptık. Sadece o mu? Su piyanosu çaldık. Müziğe dokunduk. Kızımla yazılımın nasıl bir şey olduğunu gördük ve eğlendik. Müthiş bir ekip var orada. Mucit çocuklar bir harika.
Bir kez daha gördüm. Dijital devrim, dünyayı hızla dönüştürüyor. Çılgın gelişmelere tanık oluyoruz. Bu dönüşümü anlayabilmek için arada bir yenilenmeye, yeni olanla barışmaya, kalıplarımızı kırmaya ihtiyacımız var. Ve belki de biraz “çıldırmaya”.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları