Akıllı cihazlarla akıllı hayat (!)

20 Eylül 2015 Pazar

Tempolu yürüyor. Arada kolundaki saate bakıyor, parmağıyla bir şeyler yapıyor, derin nefes alıyor, yürüyüşünü sürdürüyor.
Meğer kolundaki “akıllı bileklik”miş.
Bence “adım ölçer” demek daha doğru.
O aynı fikirde değil. “Akıllı bileklik” diyor.“Niye?”

Soruma soruyla karşılık veriyor:
“Söyle bakalım, bir gün boyunca kaç adım atıyorsun?”
“Bilmem” diye yanıtlıyorum, “Hiç saymadım.”
Gülüyor: “Ben mesela dün 10 bin 817 adım atmışım. 8.1 kilometre yol kat etmişim, 12 kat çıkmışım, kalbim dakikada ortalama 78 atmış, 2 bin 651 kalori yakmışım.”
Konuşurken “akıllı” telefonundaki grafikleri gösteriyor. Akıllı bileklikteki veriler önce akıllı telefona oradan da internete aktarılıyormuş.
“Dün gece mesela üç kez uyanmışım. Deliksiz uyuduğum süre sadece 5 saat” diyor.
Son birkaç haftada kaydettiği gelişmeden belli ki memnun. Geçen hafta toplamda 78 bin adım atmış. Son iki ayda beş kilo vermiş.
Kaydedilen aşamayı böyle grafiklerle görmek, insanı motive ediyormuş.
“Peki bu ne?”
Cep telefonundaki yazılımda “Arkadaşlar” bölümü dikkatimi çekiyor.
“Onlar da benim gibi akıllı bileklik kullanan arkadaşlarım. Onları buradan takip ediyorum. Her gün kaç adım yürümüşler görüyorum. Onlar da beni görüyorlar.”
“Spor yaparken de sosyalsiniz yani...”
“Birbirimizi motive ediyoruz. Şimdi 10 bin adımı tamamlayamazsam gece laf atıyorlar. Zaten bileklik de rahat bırakmıyor, titreşip duruyor. Mecbur yürüyorsun.”
Akıllı bilekliklerin piyasada pek çok modeli varmış. Fiyatları 80 ile 850 lira arasında değişiyormuş.
“Seninle ilgili bilgilerin bir şirkete aktarılması seni rahatsız etmiyor mu” diye soruyorum.
“Amaaan” diyor.

***

Hayatımıza her geçen gün daha çok “akıllı cihaz” giriyor, farkında mısınız?
Bunların bir kısmı aksesuar: Akıllı bileklik, saat, küpe, yüzük, gözlük...
Bir bölümü de evde kullandığımız eşyalar. Evi süpüren temizlik robotları artık daha hünerli.
Buzdolabımız yakında, içinde bulunan yiyeceklere uygun yemek tarifleri vermeye başlayacak. Akıllı masamız, “Yeterince oturdun artık kalk biraz hareket et” diye bizi uyaracak. Ayna, sağlığımızla ilgilenecek: “Yüzün biraz sarı görünüyor. Çıkar bakayım dilini!”
Evdeki baca bile konuşacak. Bir yıl dolduğunda, “Haydi bacacıyı çağır da beni temizlet artık” diyecek.
Aslına bakarsanız, kullandığımız bütün eşyalar akıllanacak, internete bağlanacak, birbirleriyle haberleşecek. Buna “nesnelerin interneti” diyorlar.
Ünlü “Being Digital” (Dijital Olmak) kitabının yazarı MIT (Massachusetts Institute of Technology) profesörü Nicholas Negroponte 1990’larda söylemişti:
“Gelecekte makineler interneti insanlardan daha çok kullanacaklar.”
Haklıymış. Araştırma şirketi Gartner’in raporuna göre, “2020’de internete bağlı aygıtların sayısı 26 milyara ulaşacak.”

***

Arkadaşım konuşmayı sürdürüyor:
“Sigarayı bıraktım, şekeri bıraktım. Ekmek de yok. Daha sağlıklı ve akıllı yaşıyorum.”
“İyi de bütün bunları yapmak için ille de akıllı bilekliğe mi ihtiyacın vardı” diyorum.
“Aylaklık, acelesi olan insanın hüküm sürdüğü dünyada bir terslik gibi gözükür. Zamanın tadını çıkarmaktır yürüyüş ve modernliğe bir naniktir” diyor.
David Le Breton’un “Yürümeye Övgü” kitabını okumuş.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları