Feyzi Açıkalın

Çöküş hırsızlıkla başladı

20 Ekim 2020 Salı

Yok, ilk aklınıza gelenlerle değil daha masum olanıyla, Avokado hırsızlığıyla konuya giriyorum. Bir Yeni Türkiye gerçeği olarak hafifletilip, magazinleştirilerek sunulan bir zamane hırsızlığıyla açılış yapıyorum.

Malumunuz, Türkiye ya da İstanbul diyelim, Avokadonun nasıl tüketileceğini öğrendi. Bunda kuşkusuz, Alanya yerel basınının bu enfes tropikal meyveyi ulusal gündeme taşımasının büyük payı var.

Avokado henüz hastalığı olmayan, böylece bakım masrafları az ve ağaç başına çok yüksek rekolte sağlayan bir meyve türü. Hem az maliyetle yüksek kazanç sağlaması hem de genişleyen pazarı ile Avokado üretimi ülkemizde hız kazandı.

Gel gelelim, toplaması kolay olan ve “parça başı hırsızlık malı” olarak ayrıca değerli olan Avokado hırsızların da gözdesi oldu. Tanıkların ve kameraların aktardığı kadarıyla hırsızlık hem organize hem de kişisel ölçekte yapılıyor.

Hırsızlık şebekelerinin Alanya dışından araçlarıyla geldiği biliniyor. Avokadonun hırsızlık malı olarak değer bulmasında, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve bazı zincir marketlerin 250 gram değil, 160 gramlık ürünü satın almak için yeterli görmesinin de rol oynadığı belirtiliyor. 

Avokadonun 4 buçuk 5 lira gibi yüksek bir fiyattan alıcı bulmasıyla, daha kış gelmeden toplam ürünün yüzde kırkının toplandığı söyleniyor. İşin kötüsü, meyve ağaç üstünde yeterli olgunluğa ulaşmadığı için tüketici berbat avokadolar yiyor.

Alanya çiftçisi elinde tüfek ile bahçesini korumaya çalışırken, benzer bir haber de Güney Afrika’dan geliyor. Türkiye ile aynı ligde oynayan Güney Afrika’da da büyük avokado üreticisine hırsızlara karşı devlet tarafından koruma sağlandığı belirtiliyor.

Gelelim hırsızlığın bireysel ölçekte olanına… “Çalıyor ama iş yapıyor” tarihi sloganının hırsızlık kavramını sıradanlaştırması, insanların bir adil bölüşüm hakkı edinmesine neden oldu. Bölgenin özellikle 20 yaş altındaki işsiz, lümpen gençliği hırsızlığı sürekli bir kazançtan ziyade günlük bir oyun gibi görmeye başladı.

Küresel salgını yönetemeyen, ülke insanını yaşamını sürdürmek için yasa dışı yöntemlere iten siyasi iktidar büyük çöküşü hırsızlıkla başlattı. Diğer ceza mahkemelerinin bakmadığı işler için kurulmuş olan asliye hukuk mahkemelerinde hırsızlığın hafif suçlardan sayıldığını biliyoruz.

Avokado hırsızlığı tabii ki, basına yansıyan, okul kapısı çalmaya ya da deniz kıyılarındaki teknelerin motorlarını sökmeye yönelik son günlerin modası hırsızlıklara benzemiyor. Bireysel ölçekte yapılan, hırsızlık malını satın alan ile hırsızın bir anlamda ortaklık yaptığı ve hırsızın günlük geçimini sağladığı için neredeyse yol verilen bir “çalma” türüdür söz konusu olan. 

Küresel salgının ülkemizi en kötü zamanda yakaladığı ve bunun siyasi iktidarca tanrının bir lütfu olarak karşılandığı yadsınmıyor. Ama bu lütuf yani “tanrısal iyiliğin” hayırlara vesile olmayacağı gün geçtikçe daha çok anlaşıldı. Özellikle işsiz genç insanlar, üretimden uzaklaştıkça çalmayı öğrendiler, ahlaksızlığa teşne oldular. Çürüme, çözülme böyle başladı. Arkası kötü gelecek… 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları