Ertan Kılcıgil

Hukuk ve Spor

07 Mart 2014 Cuma

Partiler devlet yönetiminde iktidar olduklarında diğer tüm işleri gibi sporu da yönetmek isterler. Ancak “adalet” ve “spor”, devletin yandaş yönetiminden tamamen bağımsız olması gereken kurumlardır ve bu yönetme işi demokrasi çerçevesinde en doğal haklarıdır. Adalet ve sporun yandaşı olmaz. Bu iki kurum bağımsız olduğu zaman devlet devlet, adalet de adalet olur.
Şu günlerde her akşam “iftar vakti” gibi açıklanan “tapeler vakti”nde görüldüğü gibi “para ve güç menfaatı” devreye girdiğinde spor spor olmaktan çıkıyor. İzler kitle ve taraftar sayıları açısından partiler spora çok ilgi duyarlar. Çünkü bu grupları küstürmek kendileri açısından oy kaybıdır. Özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasından sonra bu mahkemelerde suçlu bulunanların tekrar yargılanıp yargılanmayacağı konusunda henüz net bir görüş kesinleşmemişken bu mahkemelerde yargılanan ve hakkında kesin Yargıtay kararı bulunan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın aldığı hüküm kararı devreye sokulmamaktadır. Hatta bu yargı kararından sonra bile zaten “Başkanlık dahil her türlü hakları elinden alınan” Aziz Yıldırım’a Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu “doksan gün hak mahrumiyeti” bile verebilmektedir. Bu Aziz Yıldırım değil de sade bir vatandaş olsaydı yine aynı savsaklama yapılır mıydı? Bu savsaklama 30 Mart 2014 yerel seçimlerine kadar sürecektir. Burada konu Aziz Yıldırım’ın hapse girmesi değildir. Zaten ‘adil yargılama’ gerekliliği kamuoyu vicdanı taraından istenmektedir. Burada konu yerel seçimlerde bir büyük kulübün taraftarından geleceği varsayılan oy nedeniyle hukukun askıya alınması, eşitsizlik yaratılması ve savsaklanmasıdır. Oysa sözde iktidara muhalif kabul edilen birçok yazar, gazeteci, öğretim üyesi ve birçok kişi gece yarısı evlerine yapılan baskınla gözaltına alınmıştır ve yıllardır hapishanelerdedir. Artık adalete müdahaleler itiraflarla ayyuka çıkmıştır. Dört bakanın istifa etmesine neden olan İranlı Rıza Sarraf ve bakan çocuklarının hemen tahliye edilmesine sevinip “hak yerini buldu” diyen ve beraat etmesini kabul etmediği Aydın Doğan konusunda Adalet Bakanı ile görüştüğünü açık açık itiraf eden Başbakan; düzen ve kamu ahlakının nasıl korunduğuna çok güzel örnekler verebilmektedir.
Liberal demokrasilerde spora daha fazla politik müdahalelerde bulunulur. Çünkü hükümet katları daha çok taraftara böyle ulaşıldığını zannederler. En iyi oy potansiyelinin kendilerine böyle döneceğini umduklarından, spor için yapılan yardımları da tıpkı seçim bölgelerine ayrılan ödenekler gibi görürler. Amaç, gereksinim, uygunluk ve işletim konuları hiç düşünülmez. Bu durum sporun politikleştirilmesi veya politikanın sporlaştırılmasıdır. Çağdaş ve sporda başarılı olmuş ülkelerde görülen sporda politik dışlama bu hükümet katlarında hiç görülmez.
Spor açısından devletin yürütme gücü; yasama aygıtı ve sporla ilgili kurum ve yurttaş inisiyatiflerinin bileşimidir. Taraftar ve devlet açısından göreceli gücün sınanması ise karşılıklı taraflar için zararlıdır. Birinin elindeki kozu kullanması, diğerin bu kozdan korkması anlamına gelir ki işte o zaman spor; spor olmaktan çıkar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanal’ın Promete’si 23 Ağustos 2014
Hukuk ve Spor 7 Mart 2014
Otorite 9 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları