Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yeşilin Daha Kızıl Tonu
Efil Yayınevi son derece önemli ve güncel bir konuyu büyüme ve ekoloji gündemimizin tam merkezine bıraktı: Yeşilin Daha Kızıl Tonu: Bilim ve Sosyalizmin Kesişimleri. Yazarı, Ian Angus.
Gün geçmiyor ki doğanın tahribat, iklim olaylarının aşırı değişkenliği ve gezegenimizin ekolojik dengesinin onarılamaz ölçüde yıpratılmasına ilişkin bir haber söz konusu olmasın. Avrupa kıtasında yüzyılların rekorlarını kıran sıcaklık dalgaları, buzullardaki ani erimeler, ülkemizde ise Kaz Dağları’nda, Cerattepe’de, Soma’da yaşanan doğa ve insan katliamları...
Diğer yanda kayıtsızlık, olguları görmezden gelme ve yadsımaya dayalı bir umarsızlık 21. yüzyılın insan topluluklarını esir almış durumda. Angus’un sözleriyle, “ne yazık ki, bugün üniversitelerde sosyal bilimler olarak kabul edilenlerin çoğu, insan toplumu ile geriye kalan doğal dünyanın bütüncül olarak kavranışına yönelik her türlü düşünceyi terk etmiş” gözükmekte.
Açıklanamayan Sorular
Ian Angus ana soruları sözü dolandırmadan, doğrudan dile getiriyor: “Niçin dünyadaki en zengin ülkeler emisyon oranlarını azaltmıyor ve sürdürülebilir ekonomiler geliştirmiyor? Bu ülkelere tek tek sorarsanız yöneticilerimiz tartışmasız kendi çocuklarının ve torunlarının istikrarlı ve sürdürülebilir bir dünyada yaşamalarını istediklerini söyleyecektir. Öyleyse neden tavırları sözleri ile çelişmektedir? Neden uygulamada kendi çocuklarına ve torunlarına zehirlenmiş hava ve suyu olan bir dünya, sel ve kuraklıkların ve artan iklimsel felaketlerin olduğu bir dünya bırakmak için bu kadar kararlı gözüküyorlar? Neden sera gazı emisyonlarını azaltmak için önlem alınmasına yönelik yarım gönüllü çabaları dahi engelliyorlar?”
Angus, bu sorulara Karl Marx’ın ekolojisine geniş yer ayırarak yanıtlar veriyor. Marx’a göre “insanlar sermayenin kişileştirilmiş halleridir. Evde, çocukları ile birlikteyken nasıl davrandıklarından bağımsız olarak sosyal rolleri insan formunda sermayedir.” Ona göre “iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmiyorlar, çünkü bu dünya insanının ihtiyaç duyduğu değişimler sermayenin ihtiyaçlarına doğrudan karşıt düşüyor. Sermayenin vicdanı yoktur. Sermayenin sadece tek bir mecburiyeti vardır: Mümkün olabilecek en hızlı şekilde büyümesi gerekmektedir.
Kapitalizm, karşı konulamaz bir büyüme dürtüsü ile karşı konulamaz bir artık ve kirlenme yaratma dürtüsünü birleştirmektedir. Eğer hiçbir şey onu durdurmazsa kapitalizm bu her iki süreci de sonsuza kadar genişletecektir.”
Ancak gezegenimizin kaynakları sonsuz değildir; ekolojik dengesi ise aslında son derece kırılgandır.
Diğer yandan, Angus’un uyarısıyla, dünyanın üçte ikisinin “daha fazla mala” ihtiyaç duyduğu gerçeğinin farkına varıp ve bunu kabul etmedikçe küresel bir hareket oluşturulamayacaktır. Bu nedenle genel olarak büyümeyi azaltmak ya da durdurmak bizi çok öteye götürmeyecektir. Ancak hangi büyüme? Hangi dürtüler altında? Ian Angus, burada bizi kapitalizmin temel mantığıyla yüz yüze getiriyor ve “kamusal faydayı” kâr ve birikim hırsının önüne koyuyor.
Burada ana kavram ekososyalizmdir.
Ekososyalizm
Angus’un hiç de çekinmeden retoriğe başvuran betimlemeleriyle: “Kızıl, sosyalist devriminin rengidir. Kapitalizm ve her türlü boyunduruğun sonu için eşitlikçi demokrasi ve insan özgürlüğünü temsil eder.
Yeşil, ekolojik devrimin rengidir. Küresel sürdürülebilirlik ve insanların doğanın geri kalanıyla uyum içinde yaşadıkları bir dünyayı temsil eder. Kırmızı ve yeşil birlikte ekososyalizmin, temel prensibi sosyalist olmayan hiçbir hakiki ekolojik devrimin ve ekolojik olmayan hiçbir hakiki sosyalist devrimin var olamayacağı olan düşünceler bütünü ile hareketinin renkleridir.”
Ekososyalizm yirminci yüzyılda yüz yüze olduğumuz en büyük problemin çevre krizi olduğunun tanınmasını kapsamaktadır.
Latin Amerika’dan
Angus, öne sürdüğü savların aslında hayatın pratiği içerisinde yer almakta olduğunu hatırlatarak, Latin Amerika’daki ilk yerli devlet başkanı olan, Bolivya Başkanı Evo Morales’in sözlerini bizlerle paylaşıyor. Morales, ekososyalizm kelimesini hiç kullanmamış olsa da güçlü bir şekilde problemi belirlemiş, düşmanı tespit etmiş ve alternatifi ortaya koymuştur:
Kapitalist sistemin rekabet ve sınırsız kazanç açlığı gezegeni yok etmektedir. Kapitalizm altında bizler insan değil birer tüketiciyiz. Kapitalizm altında ‘Tabiat Ana’ yoktur onun yerine hammaddeler vardır. Kapitalizm dünyadaki asimetrilerin ve dengesizliklerin kaynağıdır.
Kapitalizmin elinde her şey bir ürün haline gelir: su, toprak, kültür, adalet, ahlak, ölüm... Ve yaşamın kendisi. Kapitalizm altında her şey, kesinlikle her şey alınıp satılabilir. Ve ‘ilkim değişikliği’nin kendisi dahi bir iş dalı haline dönüşmüştür.
“ ‘İklim değişikliği’ insan türünü büyük bir seçime zorlamaktadır: Kapitalizmin yollarından yürümeye devam ederek ölmek ya da doğa ile uyum içerisinde bir yola geçerek yaşama saygı duymak.”
Angus’un son sözü: Umarım kitabımın kızıl ve yeşil kütüphanenize faydalı bir katkı sağlayacağını düşünürsünüz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
En Çok Okunan Haberler
- Berat Albayrak hakkında yeni iddia
- Motorcular şikayetçi oldu!
- Ülkü Ocakları'ndan protesto: MHP'li başkandan tehdit!
- 'Soba' faciasında annenin ifadesi ortaya çıktı
- İşte 150 bin liranın aylık getirisi...
- İlk çıktığında Bitcoin'e 100 TL yatırmış olsaydınız!
- Nasuh Mahruki'den ilk açıklama Cumhuriyet'e
- Cep telefonunuzun izlendiğini nasıl anlarsınız?
- Özel'den asgari ücret için açık çağrı
- Bahçeli'nin azarladığı gazeteci konuştu