Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yolculukta kimi tatsız düşünceler
Yolculuklarda insan tren, uçak, otobüs mekânlarına, zamanlarına tutsak olunca karışık düşünceler ve adeta zorunlu bir meditasyon kendilerini dayatıyorlar. Geçen hafta yollar boyunca, “Kızıl Goncalar”ın ilk sezonunun son bölümü ve de ana muhalefet partisinin yeni liderinin izlemeye başladığı politikanın arkasındaki mantık kafama takıldı.
BİR DE BU VAR HA!
“Tatsız düşünceler” derken “Kızıl Goncalar” dizisinin sinematografisini, izleğini kastetmiyorum. Oyuncularının, özellikle Naim ve Müyesser gibi “iki boyutluluğa düşerek” “kartonlaşma” tehlikesi olan karakterleri canlandıran iki oyuncunun yarattıklarından etkilendiğimi söylemek isterim. Mert Turak’ın canlandırması, kasabadan kente gelip fantezileri ile gerçeklik arasında kaybolan Naim’in çelişkilerle dolu öznelliğini, yüzündeki gözlerindeki her hareketi bana dikkatle izlettirdi.
Dizinin, “hakikat rejimleri” birbirini dışlayan iki “dünyayı” (faniler ve laikler) barıştırma ya da en azından aralarında sürdürülebilir bir “yaşama tarzı ilişkisi” (modus vivendi) yaratma çabasının bir fantezi olduğunu düşündüysem de bu; dizide sabırla, özenle kurulmuş bir fantezi. Dizinin içine belirgin biçimde yerleştirilen reklamlar, izlek sizden ciddiyet ve düşünce beklerken “Sakın kendinizi kaptırmayın bu gerçek bir yaşam değil bir yapıntıdır” diyor, aniden sizi akışa yabancılaştırıyor, en azından tebessüm etmenize neden oluyordu.
Dizi son bölümde izlek, çelişkilerini çözmeye, karakterler “gerçekleri öğrenmeye” (anagnorisis) başlar, bir katarsis noktasına doğru ilerlerken, o noktaya ulaşmadan, aniden beklenmedik biçimde tersine döndü (peripeteia). Tam “laikler” ve “faniler” hem kendi içlerinde hem de kendi aralarında bir “birlikte yaşama tarzı ilişkisi” kurmaya başlamışken, her iki tarafında bastırdığı üçüncü “şey”, “fanilerin” bilmek, “laikler”in kendilerine itiraf etmek istemediği hakikat, Cüneyt’in babası ve babasının mürtlerinin “esas, gerçek dini temsil etmek” iddiasıyla oyuna, büyük bir patlamayla girdi: Bir katarsis beklerken bizi, aniden şaşkınlık, şiddet, terör, kaos, ihanet, adeta Jakoben döneminde yazılmış bir intikam trajedisi karşıladı.
“Fanilerin” seküler toplumun kurumlarının (hastane, hukuk, okul, yargı) hem içinde hem de dışında yaşama, laik doktorun ve “28 Şubatçı” babasının bu durumu kabullenme eğilimleri, o gerçeğin duvarına çarptı. Dini zaman dışında gören, din konusunda yalnızca kendisine gönderme yapan (romantik/köktenci) yorum tüm fantezileri “berhava” etti. Karakterler ve izleyiciler açısından esas anagnorisis de işte buydu: “Faniler” ve “laikler” vardı ama bir de karanlık güçlerle işbirliği yapmaktan çekinmeyen (takiye) “BU” vardı. “BU” ise dinin gerçeğiydi: Din çok kolaylıkla ve beklenmedik bir anda şiddeti de araçlaştıran siyasi bir projeye dönüşebilir!
İKTİDARLA MUHALEFET BİRBİRİNE Mİ KARIŞIYOR?
CHP’nin lideri, rejimin liderleriyle içeriği açıklanmayan görüşmeler yapmaya, yumuşamadan, normalleşmeden söz etmeye başladı. Hakları ve özgürlükleri, siyasetin, konuşmanın sınırlarını daraltmaya devam eden “etki ajanlığı” gibi yasalar uygulamalar devreye girerken, gelecek kuşaklara yönelik “ruh mühendisliği” ÇEDES ve “yeni müfredat” ile derinleşirken, 1 Mayıs’ta yaşanan son derecede düşük yoğunluklu sürtüşmlerden sonra çok sayıda gözaltı ve tutuklama gerçekleşirken, “yumuşama” ve “normalleşme” ne anlama geliyordu? CHP’nin artık karikatürleşmiş sabık başkanının yeniden profil yükseltme çabaları, Özgür Özel’in “Erdoğan istemez miydi emekliye zam yapsın ama yapamadı” demesi de neydi?
Sakın CHP, bu rejimi değiştirmeye yetecek bir bilgisi, bir projesi, cesaret hatta “takati” olmadığını bir anlamda kendi “gerçeğini” idrak ederek var olanı, “süreç olarak faşizmi” normalleştirmeyi kabullenmiş olmasın? Yoksa, neden bir ana muhalefet partisi başkanı, rejimin emeklilerde yarattığı düş kırklığını, “Ama para yok” bahanesiyle mazur göstermeye kalksın ki?
Muhalefet hakikaten muhalefet yapıyor mu? CHP’nin yeni liderliği de eskisi gibi bir “rejimi meşrulaştırma makinesi” mi? Sakın, adı konmamış bir koalisyon, CHP ile rejim arasında bir modus operandi (birlikte çalışma ilişkisi) kuruluyor olmasın? Yollar boyunca kafamı, “Kızıl Goncalar”dan daha çok işte bu abuk sabuk sorular meşgul etti.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
En Çok Okunan Haberler
- Kurtulmuş’tan 'Erdoğan ve adaylık' açıklaması
- Ünlü çikolata markası da artık kara listede
- Ünlü oyuncu gözaltında: Marketten 'zeytinyağı' çaldı
- Kayıp 6 yaşındaki Şirin'den acı haber
- Erdoğan'dan Özel ve İmamoğlu'na tazminat davası
- 'Sanki mağdur olan Esenyurt değilmiş gibi...'
- Erdoğan'a ve Yerlikaya'ya çok sert yanıt!
- Tek kalemde milyarlık vergi borçları silinenler nerede?
- Halk TV'den ayrılan Şirin Payzın'ın yeni adresi netleşti
- 19 yaşındaki gence uyuşturucu çetesi mi kıydı?