‘Yeni model’ arayışları ve Çin

22 Ekim 2020 Perşembe

Bir “kriz yönetim modeli” olarak neo-liberalizm, finansal kriz (2007/08) ile tükenmişti. Son IMF - Dünya Bankası toplantısından çıkan öneriler “yeni bir model” arayışının hızlandığını gösteriyor. Bu öneriler, “yeni model arayışlarının”, Çin’in giderek daha çok hissedilen etkileri altında şekillendiğini düşündürüyor.

Covid-19 zamanında ekonomi...

Geçen hafta The National Interest dergisinde, Harvard Economics’ten Prof. Graham Allison, IMF ve CIA’nın ülkelerin ekonomilerini karşılaştırırken artık GSMH yerine daha hassas bir ölçü olan “Satın Alma Gücü Paritesi”ni (PPP) kullandıklarına işaret ediyordu. Bu ölçü, bugün dünyanın en büyük ekonomisinin, artık ABD değil, Çin olduğunu gösteriyor. Pazartesi günü Financial Times, bu yılın III. üç aylık döneminde, bütün gelişmiş ülkeler şiddetli bir ekonomik daralma yaşarken, Çin ekonomisinin yüzde 4.9 oranında büyüdüğünü aktarıyor. 

Çin’in bu sanayide güçlü üretim artışına, tüketim harcamalarına dayalı büyüme oranı iki duruma işaret ediyor. Birincisi: Çin devleti Covid-19 ile mücadelede tüm merkez ekonomilerinden çok daha başarılı. Bu nedenle ekonomik toparlanması diğer ülkelerden önce ve güçlü biçimde başladı. İkincisi, bu performans, Çin ekonomisinin, önde gelen ülkelerin ekonomik devinimleri arasında, “yapısal kriz” içinde yaşanmakta olan senkronizasyonu kırarak bir anlamda sürüden ayrıldığını düşündürüyor. Kapitalizmin tarihi, bu “sürüden ayrılma” durumunun, yeni bir “ekonomik model” ile birlikte geliştiği durumlarda potansiyel olarak yeni bir lider ve hegemonya adayının varlığından söz edilebileceğini düşündürüyor. Bu duruma, Çin’in dünyadaki toplam ticareti, yabancı kredi ve yardım stoku içinde gittikçe artan payını, savunma harcamalarında ve teknolojik gelişmedeki hızlanmayı, pandemi sırasında diğer ülkelere gönderdiği sağlık malzemesi ve personel yardımını da ekleyebiliriz. Bu “sürüden koparak öne geçme” durumuyla, geçen yüzyılın ilk yarısında öne çıkmaya başlayan ABD’nin konumu arasında da bir paralellik kurabiliriz. 

‘Çin modeli’ ve ‘yeni model’ önerileri

IMF - Dünya Bankası önerileriyle, Çin’in bir süredir izlediği ekonomik model arasında önemli benzerlik var. Devlet kapitalizmi ve (belli bir merkezi planlama çerçevesinde) özel sektör işbirliğine dayanan Çin ekonomisinde, büyüme eğilimi, bir The New York Times haberinde vurgulandığı gibi finansal spekülasyondan, hizmet sektöründen çok, güçlü bir sanayi üretimine, diğer bir değişle “artık-değer” üretme kapasitesine dayanıyor. NYT, Çin şirketlerinin, dünya, elektronik tüketim malları, kişisel korunma sağlık ürünleri ihracatında en büyük paya sahip olduğunu vurguluyor. Otoyol, hızlı tren yolu gibi altyapı alanlarında büyük yatırımlar ve iç pazarda giderek hızlanan tüketim, Çin’in ekonomik toparlanma hızına büyük katkı yapıyor. Çin, 2008’de 500 büyük şirket için 29 şirket ile 6. sırada yer alırken bu yıl 124 şirket ile ABD’yi geçerek birinci sıraya yerleşti.

CNN, dev ABD şirketlerinin “tedarik zincirlerinin”, beklentilerin aksine, Çin’den ayrılmaya niyetli olmadığını, Çin’e yönelik yabancı sermaye yatırımlarının da bu yıl yüzde 6 oranında arttığını aktarıyor.

Covid-19 ve meşruiyet

Covid-19 salgını, beklentilerin, ABD’de ve birçok Avrupa ülkesinde yaşananların aksine, Çin’de Başkan Ji’nin, genel olarak rejimin, meşruiyetine zarar vermemiş (The Diplomat, 09/10/2020). Çünkü rejim yerel düzeyde yöneticilere yönelik eleştirilere büyük ölçüde olanak sağlıyor, bu eleştirilere olumlu tepki veriyor, sosyal medya mecralarında bu alanda canlılığı teşvik ediyor. Böylece, halkın hoşnutsuzlukları merkezi değil, daha hızlı sonuç alabildikleri yerel yönetimler üzerinde yoğunlaşıyor. Merkez sorun çözücü olarak beliriyor.

İkincisi: Çin yönetiminin, iç pazara ağırlık vermeye başlaması, tüketim gücü hızla artan orta sınıfın beklentileriyle çakışıyor. Bu orta sınıf, özellikle de gençler, içeride ekonomik gelişmelerden hoşnutlar; ülke dışından gelen eleştirilere karşı da şiddetli bir savunma refleksi sergiliyorlar.

Çin yönetiminin denetlediği kültür endüstrisi hem bu milliyetçiliği hem de toplumsal hiyerarşiye, görevlere ve sorumluluklara vurgu yapan Konfüçyüs düşüncesini yaymaya özellikle önem veriyor. Pazartesi günü devam ediyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları