Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yeni dönem - yeni siyaset

23 Nisan 2020 Perşembe

Thatcher haklıydı, “Toplum yoktur, yalnızca kendi çıkarı için rekabet eden bireyler vardır” derken... Çünkü karşıtının tarihsel yenilgilerinden sonra artık yalnızca “kâr makinesi” olarak sermaye, tüketilecek bedenler, metalaştırılacak kültürler kalmıştı. Artık herkes kendi başının çaresine bakacak, sağlığını koruyacak, kendini ve bedenini sevecekti. Kimseden yardım beklemenin, özellikle devlete yük olmanın âlemi yoktu.

Bu “Kapitalist gerçekçilik”, Covid-19 salgını toplumun görülengörülemeyen tüm çelişkilerini hızla derinleştirmeye, fantezilerini işlevsizleştirmeye başlayınca sarsıldı. Aslında son 10 yılda ortaya çıkan, ebola, N1H1, MERS, zika virüsleri, “Meydan işgal” hareketleri, Arap Baharı, IŞİD, “Gezi olayı”, devletlerin hızla artmaya başlayan güvenlikçi önlemleri, “olağanüstü hal” uygulamaları, yeni ırkçı/dinci faşist hareketler, liderler, bu sarsıntının ilk işaretleriydi. Geçen yıl Cezayir, Sudan, Ürdün, Irak, Beyrut’ta patlak veren isyanlar, potansiyelin yok olmadığını gösteriyordu. Ne “kapitalist gerçekçilik” virüs salgınlarından, ne de antikapitalist sol toplumsal hareketlerden gereken dersleri çıkarabildi, “yeni zamanlara” hazırlanabildi. Birincisi sermayenin tutsağıydı, ikincisi de kendi tarihinin.

‘Yeni zamanlar’

Bir taraftan Covid herkesi evine kapanmaya zorluyor. Diğer taraftan, bu kapanma sınıf çelişkilerini derinleştiriyor. Gelir dağılımındaki bozukluğun düzeyine indeksli adaletsiz mekân dağılımı, yaşama ve ölme olasılıklarının ölçütü oluyor.

Kendi başının çaresine bakmaya alıştırılmış olanlar, başlarını kaldırıp bakınca hazırlıksız, yeteneksiz politikacılarla, sadaka toplumunu (hayır kurumlarını, bağış yapan zenginleri) yücelten bir kültürle karşılaşıyorlar. Çoktan, “soysal devlet” yerini “sadaka toplumuna” bırakmış, sağlık sistemleri sermayeye teslim edilmiştir!

Şimdi bütün krizler (ekonomik, ekolojik, iklim, sağlık) birden ilerliyor. Uğruna savaşlar çıkarılan, darbeler düzenlenen petrole, şimdi kimsenin eline sürmek istememesi anlamlıdır.

İşsizlik, yoksulluk görülmemiş bir hızla artıyor. Yoksullaşma, eve kapanmayla daha da derinleşiyor. Küresel tedarik zincirleri kopar, taşımacılık felç olur, mevsimlik, göçmen işçi kaynakları kururken açlık tehlikesi hızla artıyor. Petrol gelirlerindeki çöküş, Covid-19 karşısında neredeyse tamamen korunaksız (ne yeterli sağlık altyapısı ne yeterli solunum cihazı ne de doktor...) Ortadoğu-Kuzey Afrika, kimi Latin Amerika ülkelerini adeta dipsiz biri uçuruma doğru sürüklüyor. Körfez ülkelerinin sadakasıyla beslenen Mısır, Ürdün, Fas rejimleri, dinci ve kinci bir entelijansiyanın elinde Türkiye şimdi meçhule bakıyor.

İki tepki

Yönetenler, yönetilenlerin uzun süredir huzursuz olduğunun, “rıza almanın” ne kadar zorlaştığının farkındaydılar. Bölüşüm ilişkilerindeki ani değişimlerin, gıda fiyatlarındaki ani artışların sert toplumsal çalkantılara hatta isyanlara yol açtığının bilgisi de tarihsel hafızalarında var.

Bu nedenle, ilk tepkileri Covid krizinden yararlanarak, disiplin cezalandırma ve bastırma / eleştirileri susturma araçlarını güçlendirmek, yasamayı, yargıyı etkisizleştirirken yürütmeyi, liderin iradesini yetkinleştirmek, vatandaşları dijital araçlarla izleme, “veri noktalarına” indirgeme çabalarını yoğunlaştırmak oldu. “Her şeyi kaybetme” korkusundan kaynaklanan bu tepki Yeni Faşizmin tırmanışını besliyor.

Bu tepki bir başka tepkiyi tetikliyor. Kapanma önlemlerine karşın, yeni bir toplumsal muhalefet dalgasının yükselme olasılığı giderek güçleniyor. Bunun ilk belirtilerini, birçok ülkede, sağlık, gıda tedariki gibi kritik işkollarındaki, büyük fabrikalarda çalışan işçilerin emekçilerin, çalışma koşullarına tepkilerinde, işini kaybedenlerin, kapatma, “sosyal mesafe” önlemlerine isyanlarında görüyoruz.

Bir diğer örnek de çalışan sınıflardan vatandaşların, hayır kurumlarının sadakalarına, hakları ve özgürlüklerin kısıtlayan devlete güvenmeden kendi yaşam alanlarında dayanışmayı örgütleme çabalarıdır. Var olan duruma isyan, kendi bedeninin ötesine bakarak “ötekine” karşılık beklemeden yardım etmek “şeylerin verili halini değiştirmeye başlamanın” ilk koşuludur. Bu sefil durumun içinde bir umut varsa işte buradadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları