Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uygarlık 2 kült arasında...

26 Eylül 2019 Perşembe

Üsküdar Üniversitesi Rektörü ve “psikiyatristNevzat Tarhan, kansere karşı verdiği mücadeleyle tanınan Neslican Tay’ın ölümü hakkında, Twitter’da paylaştığı, “Neslican kızımız çok çile çekti, ama ümidini kaybetmedi. Ölümle yüzleşebilseydi, ölüm bilincine sahip olsaydı, seküler dünyanın dünyasallaşma rüzgârına kapılmasaydı, dinlerin hayata anlam katma ve teselli gücünden faydalanabilseydi hastalığı düşman gibi görmezdi diye düşündüm” sözleri büyük tepki çekti.
Ancak izleyebildiğim kadarıyla, bu sözlerin ait olduğu büyük ideolojik, kültürel dünyaya pek kimse değinmedi. Bu sözleri, yalnızca bir şahsın duyarsızlığı, hatta kötülüğü olarak değerlendirirsek, ait oldukları, “siyasal İslamın ideolojisi ve kültürü olarak” tanımlayabileceğimiz “dünyayı” gözden kaçırabiliriz.
Bu “dünyanın”, dinamikleri ülkenin seküler modern dünyasını işgal ediyor, eğitim sisteminden hukukuna, devletinden (bürokrasi ve şiddet aygıtları) “sivil toplum” kurumlarına, hatta aile ilişkilerine, beden estetiğine, dahası “mahalle baskısı” ile zamanı ve mekânı kullanma alışkanlıklarına kadar dönüştürüyor. Bu dönüşüm, kadın haklarını, çocukların güvenliğini imha ediyor, cinsel baskıyı, şiddeti artırıyor.
Bu dönüşüm, Türkiye kapitalizminin bölüşüm ilişkilerini de, siyasal İslamın üretilen artık değerden “rant”, haraç, komisyon yoluyla (siyasi-kültürel araçlarla-ekonomi dışı zorla) pay almasını kolaylaştıran ilişki ağlarını örerek, yaygınlaştırarak dönüştürüyor. Ekonominin bölüşüm ilişkilerindeki bu dönüşüm, kriz eğilimlerini sertleştiriyor, karşıt eğilimlerin çalışmasını önlüyor.
Bu “dünyanın”, doğa ve tarih anlayışı, bölüşüm ilişkilerinde yaşanan dönüşümle birleşince ağaç kırımı, çevrenin ve suların kirletilmesi, kentlerin betonlaştırılması yoluyla ülkenin ekolojik dengelerini altüst eden, “Hasankeyf”i yok edecek olan baraj projesi örneğinde gördüğümüz gibi, yalnızca bu topraklara değil, insanlığa ait binlerce yıllık tarihsel mirası imha edebilen uygulamaları besliyor.
Tüm bunları yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünya çapında, kapitalizmin son yapısal krizi, “neo-liberal küreselleşme” döneminde şekillenen, geldiği noktada tüm uygarlığı tehdit eden bir “ikilemin” içine yerleştirmek de olanaklı, hatta gereklidir.

İki ‘kült’ arasında
Kapitalist uygarlık bugün iki “kült” arasına sıkışmış durumdadır (Badiou’dan yararlanıyorum). Biri bedenlere ve hazlara aittir, öbürü de ölüme... Birincisi, özneyle bedenin ayrılabileceğini varsayan bir anlayışla, “bu dünyada”, bedenin hazlarını artırmaya yönelik, her seferinde, ölüm sınırını zorlayan, ama asla (uyuşturucu, uyarıcı maddelere ve seks oyunlarına ilişkin kazalar hariç) geçmeyen deneyler yapar. Bu “kült”, bu bedenle yapılan deneylere odaklıdır. “Haz kültü” yereldir; ufku, içinde bulunduğu mekânla ve bugün ile sınırlıdır.
Ölüm kültü” de bedenle öznenin ayrılabileceğine inanır, ama o hazlara, bedenlere özellikle de kadın bedenine düşmandır.
Ölüm kültü” için bu dünya önemsizdir. O “bu dünyanın ötesinde” var olduğuna inandığı bir dünya ve ebediyet için “yaşar”. “Haz kültü”nde özne, bu dünya içinde bedeniyle deney yaparken, “ölüm kültü”nde özne, “öbür dünyaya” gitmek, ebediyete kavuşmak için bedenini ve bu dünyayı harcamaya, tüketmeye, feda etmeye hazırdır.
Ne “haz kültü” ne de “ölüm kültü” insanlığın sorunlarına cevap üretemez. Biri bencil ve kısa dönemli bir öznellik olarak uzun dönemli, kolektif eylem, planlama gerektiren sorunlar karşısında paralize olmuştur. “Ölüm kültü” için bu dünya ve bedenler yalnızca tüketilecek, sömürülecek, öbür dünyaya giderken geride bırakılacak şeylerdir. “Ölüm kültü” bu dünyanın, uygarlığın sorunlarına ilgisizdir, çoğu kez çözüm üretmeye çalışanlara düşmandır.
Bu iki “kültün” dışında, uygarlığın ve dünyanın sorunlarına cevap verecek, özneyle bedenin ayrılamayacağının bilincinde bir üçüncü seçenek vardır. Bu seçeneğe genel olarak “komünist hipotez” (şeylerin andaki hali değişmelidir!) içinde eşitlik, özgürlük, kardeşlik, “bunları kapsayan ekosistem (doğa ve iklim) korunmalıdır” ilkelerinin savunulmasından, Cumhuriyet ve demokrasi pratiklerinden geçerek ulaşılabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları