Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mercek Altında Türkiye

05 Kasım 2012 Pazartesi

\n

Dünya basınında Türkiye hiç bu kadar mercek altına alınmamıştı. AKP iktidarının 10. yılında, bu mercekten bakanların gördüklerini yalnızca son iki haftada rastladıklarım üzerinden kısaca aktarmaya çalışacağım.

\n

Galiba çok geliyor - \tya da ‘hubris’

\n

Ciddi bir bölgesel krizde, AKP kadrolarının, bırakın sorunları çözmeyi, anlamakta yetersiz kalacağını, bu köşede hazırlıksız yakalanacağız teması altında birçok kez tartışmıştık. Ancak, bir bakıma Erdoğanı ilk keşfeden adam diyebileceğimiz Morton Abramowitzin, ABD dış politika tartışmalarının en önemli platformlarından The National Interestte, hemen her taşın altına baktıktan sonraadeta, Bu sorunlar Erdoğana galiba çok gelmeye başladı diyen yorumunun (çevirisi için: www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=48163) bir başka anlamı vardı. Tartışmalar da zaten bu yazıdan sonra, Abramowitzin değindiği sorunlar etrafında, olayların da etkisiyle giderek yoğunlaştı.

\n

Financial Timesdan Philip Stephense göre, Türkiye Şam yolunda tökezledi”. Kendine aşırı güveni giderek otoriter biçimler almaya başlayanErdoğanın, bölgede liderlik yapma hevesleri, hayatın gerçeklerine takılmış. Ama Erdoğan, AB ile ekonomik bağlarını hiç dikkate almadan Ortadoğuda liderlik söylevleri vermeye devam ediyor. ABD ve ABnin Ortadoğuya düzen getirecek gücünün olmadığının ortaya çıkması, Türkiyenin veya bir başkasının bu güce sahip olduğu anlamına gelmiyor.

\n

Carnegie Endowmentde yazan diplomat-akademisyen Marc Pierini de Türkiyenin ABden uzaklaşmaya başladığına dikkat çekiyor. Burhan Kuzunun İlerleme Raporunu yere çalmasına, Egemen Bağışın AB Parlamentosunun raporunu daha yayımlanmadan, reddetmesine değindikten sonra, Başbakanın Başdanışmanı İbrahim Kalının dış politikada artık değerlere, kültürel yakınlıklara, simgelere ve bunların yarattığı ortak aidiyetlere yaptığı vurgudan, Artık tarihi, Avrupa merkezli bir bakış açısıyla okumuyoruz sözlerinden hareketle, Türkiyenin 89 yıllık Batı çapasını atmaya başladığı sonucuna ulaşıyor.

\n

Hindistanın Savunma Çalışmaları ve Analizleri Enstitüsünden Rajeev Agarwala göre Türkiyenin bölge nispeten istikrarlıyken sorun yaşamayanyumuşak güç(örnek olarak liderliğini kabul ettirme) politikasının yeni koşullarda işlevsizleştiğini, Mavi Marmara olayından sonra, bundan yararlanarak bölgede etki artırma çabalarının, Arap Baharı devrimlerindensonra tıkandığını, kısacası AKP Türkiyesinin hızla biriken sorunlara uyum gösteremediğini vurguluyor. Abramowitz de yazısında, Hem liderlik iddiasında olmak hem de güç kullanmaktan çekinmek olmuyor diyordu.

\n

Foreign Policy Focustan Conn Hallinan da Türkiyenin daha birkaç yıl önce başarılı gibi görünen dış politikası için, şimdi ne oldudiye soruyor; sorunun cevabınıhayallerden ve hubristen (maddi koşullara aldırmayan kendini beğenmişlik - E.Y) kaynaklanan politikalardaarıyor. Hallinan Türkiyenin Kahire ve Körfez Monarşileriyle bir üçgen oluşturarak bölgeye egemen olma yaklaşımının, bu ülkelerin iç koşullarını, Suriyede Selefi militanlara verilen desteğin risklerini göremediğine işaret ederek bu militanların daha sonra ne yapacağının belli olmadığına, Centre for Staretgic and International Studies uzmanlarından Bülent Alirızanın Türkiyenin konumunun, Afganistan karşısındaki Pakistana benzemeye başladığına ilişkin saptamasına dikkat çekiyor.

\n

Geçen hafta, The Times ve New York Times gibi yayımlarda ABDnin bu savaşçılara destek vermekten Erdoğanın da havadan korunaklı bölge kurma talebinden, hatta kimi diplomasi bloglarında, Esadın gitmesi koşulundan vazgeçtiğine ilişkin haberler vardı. Bunlar doğruysa, zaten AKPyi yeterince radikal bulmayan bu Selefi militanlar, ortada bırakılmanın düş kırıklığıyla, öfkesiyle, şimdi nereye yönelecekler sorusu gündeme geliyor.

\n

Der Spiegel, Başbakanın Almanya gezisi sırasında ABye 2023e kadar süre tanıdığına ilişkin sözlerine Alman basınının tepkilerini aktarıyordu. Dei Welte göre bugün Türkiyenin AB üyeliği önemsiz bir sorun. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Türkiyenin aile, evlilik, ülke gibi konulardaki geleneksel görüşlerinin, Avrupadaki yaşam tarzlarına uyumsuz olduğunu iddia ediyor. Almanya Financial Times, Türkiyenin güçler ayrılığı, yasal bağımsızlık, Kürtlerin haklarının korunması gibi alanlarda ilerleme kaydetmediği takdirde ilişkilerin buzdolabında kalmaya devam edeceğini savunuyor.

\n

Sultan mı, demokrat mı?

\n

Birçok yorumcunun yazılarında Erdoğanla ilgili olarak bu sorulara cevap aranıyordu. Yorumlarda, Erdoğanın gittikçe daha otoriter özellikler sergileyen tek adam yönetimi, tutuklu Kürt siyasetçiler, gazeteci ve yazarlar, akademisyenler, Batı standartlarına uygun olmayan, keyfi yargılamalar, uzun tutuklama süreleri, Kürt sorununda içine girilen çıkmaz, kanlı kısırdöngü, en son açlık grevleri dikkat çeken konuların başında geliyor. Fethullah Gülen hareketi üzerine kapsamlı araştırma yazıları da var. Claire Belinskinin City Journaldaki, adeta bu hareket ABD ulusal çıkarlarıyla çelişmeye başladı demeye getiren yorumu da oldukça ilginçti. Çok sayıda yorum, yazı arasında, The Guardiandan Simon Tisdal ile eskiden Zaman gazetesinde, şimdilerde de arada sırada New York Timesda yazan Andrew Finkel dikkatimi özellikle çekti. Tisdal, Cumhuriyet mitinglerine katılanlar için orta sınıf züppeler kavramını kullanmıştı, Finkel ise başlangıçta, uzun süre Zaman gazetesinde AKP hükümetini destekledi. Her iki gazeteci de AKPnin demokrasi getirmekte olduğuna ilişkin fanteziler ürettiler. Şimdi ikisi de eleştirel bir tavır sergiliyorlar. Tisdal uzun denemesinde muhalefet liderlerinin ve yazarların eleştirilerine yer veriyor; tutuklamalardan, mahkemelerden,Anayasal Darbekavramından söz ediyor. Finkel basın üzerindeki ağır baskıları Gazetecileri Koruma Komitesinin son raporu üzerinden gündeme getiriyor.

\n

Cumhuriyet Bayramı olayları da değinilen konular arasında; Washington Times, “Acının Üzerine Hakaret Başlığı ve fiyasko kavramı ile olayları aktarıyor. World Politics dergisinde, Steffan Ileman da Cumhuriyet Bayramı olayları bağlamında, Türk baharı mı yoksa sekülarizmin son nefesi mi sorusuna cevap arıyor. Balyoz davasına, ABye üyeliğin gündemden düşmesine, kürtajın hatta sezaryenin fiilen yasaklanmış olmasına da geçerken değiniyor. Financial Timesda Daniel Dombey 600’ü aşkın açlık grevcisine, bunları desteklemek için yapılan protesto gösterilerine, Erdoğanın sert tavrına değiniyor. AKPnin hevesli destekçilerinden Hugh Popeun (Uluslararası Kriz Grubu) şimdilerde eleştirel bir tutum almaya başladığı anlaşılıyor.

\n

Özetle AKP Türkiyesini mercek altına alanlar, hiç de iyi şeyler görmediklerini anlatıyorlar...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları