Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kimlik siyaseti ortamında seçimler

15 Nisan 2021 Perşembe

Geçen hafta iki ilginç çalışmaya rastladım. Birincisi, “The Doom of The Elites” (Seçkinlerin Kör Talihi - The American Conservative, 06/04/2020) başlıklı, Michael Vlahos imzalı bir deneme. İkincisi de Syracuse Üniversitesi’nden, Leyla D. Karataş ve Devashish Mitra imzalı “Electoral competition in the presence of identity politics” (Kimlik siyaseti ortamında seçim rekabeti- Journal of Theoretical Politics 2021, Cilt 33/2) başlıklı bilimsel çalışma. Bu iki çalışma, önümüzdeki günlerde yaşanacakları anlamaya, tavır almaya yardımcı olacak savlar ve bulgular içeriyor.

YÜKSELİŞ VE ÇÖKÜŞ

Vlahos’un, Demokrat Parti’yi ve sol akımları hedef alan yaklaşımını, Amerikan muhafazakârlığının tarihsel, güncel ve ideolojik özelliklerini göz önüne alarak okumak gerekiyor. Vlahos’un verdiği örnekler, seçkinlerin yükselme ve çöküşünün yaklaşık beş kuşak sürdüğünü düşündürüyor: XIV. Louis (1643) Fransız Devrimi’ne (1789); Amerika’da plantasyon (köleci) aristokrasi (1770-1876). Vlahos, açıkça söylemese bile yazısının savlarını desteklerken Roosevelt’in “New Deal” programı ile başlayan ve Biden’a kadar gelen dönemi de bir örnek olarak kullandığı anlaşılıyor.

Vlahos’un denemesinde, bizim de yararlanabileceğimiz önemli saptamalar var. (1) Seçkinler her zaman statülerini ve servetlerini büyütmeye çalışırlar. “Piketty sayesinde öğrendiğimiz gibi” diyor Vlahos, “zenginler hep zenginleşir yoksullar da hep yoksullaşır” (E.Y.- Bu, kapitalizmin bir özelliğidir, neo-liberalizme has değildir). Gelir dağılımındaki bozulma modern demokratik toplumların (meritokrasi) değerleriyle uyuşmaz. (2) Seçkinler bir dönem önderlik ettikleri halktan zamanla koparlar. Önderlik etmelerine olanak veren söylemin içi boşalır. Halk artık ne ülke ne de bu liderlik için savaşmak ister. Onlar da giderek daha otoriter uygulamalara başvururlar. (3) Seçkinler, kendilerinin “ulus” olduğuna inanmaya başlarlar; artık arzuları adeta Tanrı’nın iradesine dönüşmüştür. (4) Seçkinlerin önerdikleri çözümler, sorunları daha da ağırlaştırır. Kendi çıkarlarıyla iktidarda kalmanın, kendilerini uygarlık olarak gördüklerinden ne pahasına olursa olsun ilerlemek ile temsil ettikleri halkın talepleri arasında sıkışırlar; sık sık çıkışı, yoksullara sadaka dağıtmakta, mega projelerde ararlar. (5) Seçkinler kendi çöküşlerini önceden göremezler. Gittikçe daralan toplumsal desteği korumak için toplumu kutuplaştırma, “böl ve yönet” politikaları giderek toplumu yönetilemez hale getirir.

Türkiye’ye dönersek, siyasal İslamın, AKP’nin seçkinlerinin, “yükselme ve çöküş” sürecinin, yaklaşık beş kuşakta geçtiği beş aşamayı, bir kuşak içinde aşmayı başardıklarını söyleyebiliriz.

KİMLİK VE KÜLTÜR

Karataş ve Mitra’nın araştırmalarının bulguları, güçlü kimlik siyasetinin siyasi kutuplaşmayı derinleştirdiğini, bu ortamda yapılan seçimlerde seçmenin ekonomi, gelir dağılımı konularından çok, kutuplaşmanın etkisi altında tercih yaptığını gösteriyor. Seçmen, adayların politikalarını, ekonomik çıkarlarıyla çelişiyor olsa bile kimlik siyaseti perspektifinden değerlendiriyor; kendi kültürünü, kimliğini paylaşan adayları tercih ediyor. Seçmen kendi kültürel değerlerini paylaşan adayların hatalarını, eksiklerini önemsemiyor, buna karşılık, karşı tarafınkileri abartıyor. Bu ortamda adayların ekonomik politikalarından daha çok, kültürel özellikleri, kimlikleri seçmenin tercihini belirliyor. 

Şimdi, AKP rejiminin, “yükseliş ve çöküş sürecinin beş aşamasını” bir kuşakta kat etmiş olduğuna ilişkin gözlemle, Karakaş ve Mitra’nın, benim de uzun bir süredir dillendirdiğim uyarılarımı destekleyen, araştırmalarının bulgularını birleştirmeye çalışalım: Önümüzdeki dönemde, muhalefet derinleşmekte olan bir ekonomik kriz içinde hareket ediyor olacak. Bu durumda, sonuç alabilmek için, salt yaşanmakta olan felaketi vurgulayarak siyaset yapmak yeterli olmayacak. Rejimin “mega projelere”, ülke içinde ve dışında, tehlikeli siyasi maceralara sığınma, baskıyı artırma eğilimini de göz önüne alarak “ekmek peynir sorunlarını” kültür savaşları, ahlak, adalet kaygıları perspektifiyle, güçlü ve caydırıcı bir kitlesel varlık sergileyerek birleştirmek gerekecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları