Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Haklara, yönelik saldırılar tırmanıyor, genelleşiyor

04 Eylül 2023 Pazartesi

Rejimin, haklara ve özgürlüklere yönelik saldırıları seçimlerden bu yana hızla tırmanıyor. Bu tırmanışın ekonomik ve kültürel iki boyutu var.

REJİMİN EKONOMİK TERCİHİ

Rejim, ekonomik kriz karşısında toplumun, kendi tabanı dahil büyük çoğunluğunu değil, çok dar bir sermaye fraksiyonunu korumayı seçti. Uluslararası finans-kapitale bağımlı bu fraksiyon, yabancı sermaye girişini teşvik etmek için öncelikle faizlerin yükseltilerek “kemer sıkılarak” enflasyonun denetim altına alınmasını istiyor. Ancak ülke ekonomisinde, üretkenlik ve üretim artmaz, gelir dağılımı (tüketici talebi) iyileştirilemezse yabancı sermaye girişi yalnızca kısa dönemli ve spekülasyon amaçlı olur. Bu tip sermaye girişi, yüksek faiz ve “kemer sıkma” politikalarıyla zaten kurumakta olan “artık-değer havuzunun” boşalmasını hızlandırır. Havuz boşalınca da bu sermaye arkasında, 1994, 2001 krizlerinde olduğu gibi kocaman bir “kara delik” bırakarak ekonomiden çıkar. 

Bu “kara delik” yaratan süreç ilerlerken yüksek faiz, “kemer sıkma” politikaları, iflasları, işsizliği ve yoksullaşmayı daha da artıracaktır. Yüksek faiz, “kemer sıkma” politikası, inşaat sektörünü (rant ekonomisini) ve yüksek sıcaklar, kuraklık, orman kıyımı da tarımı, kıyısına geldikleri uçurumun içine itebilecektir. Bu “kara delik” ile bu “uçurumun” birleştiği noktada ekonomik kriz bir toplumsal patlama yaratabilir. O zaman rejim karşıtlarının öfkesi, rejim yandaşlarının öfkesiyle birleşirse rejimi suçlayan bir muhalefet dalgası yükselerek “tsunamiye” dönüşebilir.

... VE KÜLTÜR SAVAŞLARI

Rejim işte bu olasılıktan korkuyor. Rejim depremden sonra bölgeyi, “tövbe ettirme kampanyası” başlatan din görevlileriyle, tarikat militanlarıyla doldurmuş, yükselmekte olan öfke dalgasının kendisini hedef almasını engellemişti. Rejim şimdi enflasyonla mücadele önlemlerinin yaratmakta olduğu yıkımın etkisiyle yükselecek bir öfke dalgasından korunabilmek için haklara ve özgürlüklere yönelik saldırılarını, giderek “kültür savaşları” üzerinden de yoğunlaştırıyor. 

Rejim siyasal İslamın “kültürel egemenliğine” direnen kesimleri artık doğrudan hedef alıyor. Amaç bu kesimleri, yaşam alanlarında, sokaklarda -günlük yaşam içinde- kültürel denetim, almak istiyor; baskı, rejimin üniformalı (bir örnek giysili) militanlarının da katkısıyla yükseliyor. Orta eğitimde haftalık ders süresinin yarısı, üniformalı tarikat militanlarının propagandasına açılıyor, “kültür savaşları” eğitimde de derinleşiyor. 

Siyasal İslamın egemenliğine direnerek gerçekleri açıklamaya devam eden, gazeteciler, Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan gibi muhalif entelektüeller, tutuklanıp hapse atılırken katiller, mafya babaları tecavüzcüler serbest bırakılıyor. Yargıya güvenin kaybolması ülkeyi silah ve şiddetle sorun çözme sarmalının içine atıyor. Muhalif duyarlılıkların ifade edildiği festivaller, konserler, yasaklanıyor. LGBTİ+ bireylere yönelik baskılar sık sık darp, tutuklama düzeyine ulaşıyor. Erkeklerin, kadınların kılık kıyafetlerine, yaşamlarına müdahaleleri yoğunlaşıyor, sertleşiyor. Tarikatların gövde gösterileri, üniformalı tebliğci militanların “yaşam alanlarında” taciz pratikleri sıklaşıyor. Siyasal İslamın üniformalı militanlarının, kamusal alanlarda varlığı, sıradan giysili insanları “ötekileştiren” bir simgesel şiddet yaratıyor. Rejiminin, türlü kültürel etkinlikleri “halkın huzurunu bozuyor, milli değerlere uygun değil” gibi gerekçelerle yasaklaması, siyasal İslamın bireylerini, kendilerinin herkes, farklı olanın ise “hiç kimse” olduğuna, “ötekine” müdahale edebileceğine inandırmaya başlıyor. 

CHP liderliği, bu gelişmelere direnmek bir yana, “Pırıl pırıl gençler sizin yüzünüzden ateist oluyor”, “HÜDA PAR’ı düşmanlaştırmayacağız”, gibi açıklamalarla, AKP artığı “danışmanlarla” siyasal İslama yaranmaya çalışırken direniş olasılıklarını sabote ediyor. Bu sırada, tüm bu gelişmeleri, “gericilik” gibi bulanık bir kavramla betimleme eğilimi, devlet, rejim, siyasi hareket gibi yapısal özelliklerin görülmesini, uygun mücadele biçimlerinin geliştirilmesini geciktiriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump! Nasıl yani? (2) 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları