Biz Geldik,Gördük, O Öldü

24 Ekim 2011 Pazartesi
\n

\n\n\n

Bunlar, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clintonın, Muammer Kaddafinin öldürüldüğünü öğrendiğinde, kahkahalarla gülerken söyledikleri. Kaddafi, haftalardır aralıksız süren NATO bombardımanıyla neredeyse yerle bir olan Sirte kentinden kaçmaya çabalıyordu. Konvoyu Fransız uçakları ve ABD dronlarıtarafından bombalanınca, yaralı olarak isyancıların eline düştü ve hemen orada infaz edildi.

\n

Bağımsızlık ve kalkınma diye başlayıp, ailesiyle birlikte halkının başına çöreklenmiş, giderek emperyalizmin işbirlikçisi ve alay konusu olmuş bir diktatörün arkasından gözyaşı dökecek değilim. Ama, bu ölümün Libyadevrimidenen saçmalığa çok uygun olduğunu da düşünmeden edemiyorum.

\n

İsyancılarla Kaddafi rejimi arasında başlayan çatışmalarda, sivilleri koruma savıyla devreye giren NATO ve ABDnin AfriCom güçleri, kısa sürede, bir rejim değişikliğiprojesini yaşama geçirmeye, sivilleri de bombalamaya başlamış, yönetimine, Kaddafi rejiminin eskikasaplarındanve El Kaide artıklarından oluşan işbirlikçileri getirdikleri isyancılarınhava gücüne dönüşmüşlerdi. Bu noktadan sonra, NATO ve AfriCom, Kaddafi güçlerini, elindeki kentleri bombalayarak isyancıların yolunu açmış, onlara zaferi, adeta tepside hediye etmişti. Associated Press Ajansı, ABDnin ilk kez, Clintonın ağzından,ölü ya da diri, artık yakalanması gerekiyordediğini aktarmıştı. İki gün sonra Kaddafi, NATO ve AfriCom tarafından bombalandı, yaralanarak savunmasız duruma düşürüldü, isyancılartarafından öldürüldü.

\n

Şimdi demokrasi zamanı...

\n

Ya Kaddafi mahkemeye çıkarılsaydı, orada, dün elini öpen Berlusconinin, develeriyle, 40 bakirekorumasıyla Elize Sarayının önüne çadır kurmasını izin veren Sarkozynin, öpüşüp kucaklaştığı Blairın işlerini ortaya dökmeye, ABDye terorizme karşı savaşta sunduğu hizmetleri anlatmaya başlasaydı, kitle imha silahları programını Batıya teslim ederken kendisine verilen sözleri anımsatsaydı? Sanırım bu olasılıklar ortadan kalktığı için, Clinton haberi alınca kahkahalarla gülmüş, sonra, ABDyi de Romanın mirasçısı olarak gördüğünden olacak, Sezarın sözlerini anımsamıştı...

\n

Söz Romadan açılmışken, Romanın düşmanları kadar, onun desteğine dayalı hesaplar yapançevreülkelerin de sonunda Romaya yem olduğunu anımsamak yararlı olabilir.

\n

Diktatör devrildiğine, hatta infaz edildiğine göre, artık Libyaya demokrasi gelebilir. Ama sanırım şöyle bir sorun var. Demokrasi Libyaya geldiğinde büyük bir olasılıkla yerleşecek bir ülke bulamayacak. Üstelik, bu benim kuruntum değil; uluslararası basında, diplomatik çevrelerde son haftalarda, özellikle de Kaddafi infaz edildiğinden beri, daha da yoğunlaşan bir tartışmanın ana konusu.

\n

Geçiş döneminde(Nereye geçilecekse?..) başbakanlığı üstlenmiş olan Mahmut Cibrile göre, Libyada durum bu günlerde ulusal mücadeleden bir kaosa doğru ilerliyor. Batıda yetişmiş bir bürokrat olan Cibril Siyasi mücadele mali kaynak, örgüt, silah ve ideoloji gerektirir. Bunlar da bende yok diyerek istifa etmek istediğini açıklamış (Time, 20/10/2011). Bunların bugün kimde olduğu henüz belli değil. Ayaklanmaya katılanların hepsi silahlı, mali kaynak Batıdan geliyor. Örgütlenme ve ideoloji konularıysa çok sorunlu. Örneğin ideoloji söz konusu olduğunda ortada adı anılacak tek akım El Kaide artığı ya da şubesi Selefi gruplar.

\n

Hemen tüm gözlemciler, Kaddafi ve klanı yönetimi tek elden sıkı sıkıya kontrol etmiş olduğundan, bunlar gidince geride, restore edilebilecek, modern anlamda bir devlet aygıtı kalmadığını iddia ediyorlar. Bir ölçüde haklı olduklarını düşünüyorum. Gerçekten de, savaş sürecinde, idari yapı yerel düzeyde birbirinden çok farklı, siyasi, askeri odakların elinde kalmaya başladı.

\n

Libya toplumu, karmaşık bir aşiretler ve yerellikler üzerinde yükseliyor. Aşiret yapılarının yanı sıra, Kaddafi döneminde, bu yerelliklerin, aşiret kimliklerinin üzerinde bir vatandaşlık kurumu gelişmemiş olduğundan Libyalılar, kendilerini, Foreign Policyde Jason Packin işaret ettiği gibi, Libyalı olarak değil, öncelikle, aşiret kimlikleriyle ya da bu kimliklerin bir uzantısı olarak, Trabluslu, Misratalı, Bingazili, Zintanlı olarak yerel kimlikleriyle tanımlıyorlar.

\n

Peki, bir merkezi devleti bir arada tutacak çimento,vatandaşlıkkurumu, bundan sonra gelişemez mi? Bu soruya olumlu bir cevap vermek zor. Çünkü birçok analistin işaret ettiği gibi, tüm bu yerel güçler, aşiret güçleri, Selefi gruplar kendilerini birleştiren ortak düşman ortadan kalkınca, bulundukları yerlerde iktidarlarını konsolide etmeye, kurulacak yeni devlette yer kapma yarışına girişmiş görünüyorlar. Şimdi bu yarışın daha da hızlanacağı kolaylıkla söylenebilir. Kısacası, Libyada önümüzdeki dönemde, demokrasi bir yana, bir merkezi devlet kurma olasılığı zayıf görünüyor, Cibrilin kaos beklentisi gerçekleşeceğe benziyor.

\n

Bu kadar kan boşuna mı aktı?

\n

Libyaya demokrasinin gelmesi şüpheli ama, bir şeylerin geleceği kesin. Örneğin, petrol, maden çıkarma şirketleri, bankalar, müteahhitlik firmaları, hatta süpermarket zincirleri de Libyaya gelecektir. Ayrıca, 30 yıldır inşası süren dev yapay nehirgeçen yıl tamamlanarak Libyayı, Afrikanın ekmek teknesi konumuna yükseltecek bir tarımsal Rönesansın eşiğine getirmişti. Dünya piyasalarında gıda fiyatlarının arttığı bir dönemde,yeni Libyabu açıdan da dev agri-businessşirketlerine büyük olanaklar sunuyor.

\n

Libyada istikrarlı bir merkezi idare yapısının kurulması uzun süreceğinden, özel güvenlik şirketlerinin de Libyaya doluşmasını bekleyebiliriz. Ama Libyaya geleceklerin içinde bence en önemlisi, Kaddafinin onay vermeyi reddettiği AfriCom olacaktır.

\n

Gerçekten de Afrika, ABD açısından giderek önem kazanıyor, yeni bir yayılma alanı olarak öne çıkıyor. 10 Mayıs 2010da ABD Kongresi Kuzey Uganda Kurtarma Aktini yasalaştırdı. Bu yasa, o bölgede faaliyet gösteren Tanrının Direniş Ordusu (TDO) aslı örgütün varlığına son vermeyi ve lideri Joseph Konyiyi yakalamayı amaçlıyordu. Önceki cuma günü, Obama, bu amaçla Ugandaya 100 Özel Harekât Personeli gönderdiğini Kongre’ye bildirdi.

\n

TDO, Kongo, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kamerun topraklarında da etkin olduğundan ABD, benzer yardımları bu ülkelere de yapacak (Reuters 14/10). Geçen hafta, New York Times, ABDnin büyük bir konsolosluk ve askeri varlık bulundurduğu Kenyanın askerleri birliklerinin yeniden Somaliye girdiğini de bildiriyordu.

\n

ABD, Çinin Afrikadaki yayılmasının bir aşamasında getirmeye başlayacağı askeri yapılanmaları karşılayacak bir konumda olmak için (örneğin, Holslag, Parameters, yaz 2009) kurduğu AfriComun merkezini de Libyaya getirebilir. Bu bağlamda Libya, ABDye, halen Cibutideki 1300 personel kapasiteli askeri üsse ek olarak paha biçilmez yeni olanaklar sunabilecektir. Böylece önümüzdeki dönemde ABDnin Afrikaya girişinin, Libya üzerinden yeni bir ivme kazanmasını bekleyebiliriz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları