Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Amerika’da faşizm

13 Şubat 2020 Perşembe

Eğer faşizmi bir “şey”, olarak değil de lider, parti, hareket, söylem, devlet biçimi unsurlarını kapsayan bir süreç olarak düşünebilirsek, ABD basınında “Cuma gecesi katliamı” olarak adlandırılan olayın, sıradan bir işten çıkarma olmadığını görebiliriz.

‘Cuma gecesi katliamı’

Trump, Kongre’de kendi partisinin oylarıyla aklandıktan sonra, geçen cuma gecesi, bir grup üst düzey personelin işine son verdi. Trump’ın Ulusal Güvenlik Konseyi personelinden, Yarbay A. Vindman’ın, UKG’nin hukuk personelinden etik uzmanı ikiz kardeşinin, Avrupa Birliği Temsilcisi G. Sondland’ın işten atılmalarının nedeni, çağrıldıkları için ve yasa gereği, Meclis Komisyonu’nda ifade vermiş olmalarıydı. Bu “yemin altında” verilen ifadeler, Trump’ın Ukrayna ile ilgili anlatıklarıyla uyuşmuyordu.

Trump’ın UKG’den daha önce kovduğu Feranda Cutz’a göre mesaj açıktı: “Yasa, ahlakdışı bir uygulamaya şahit olsanız bile konuşamayacaksınız.” Esas olan, önceki FBI Direktörü James Comey’in Trump’la yaptığı ilk konuşmada öğrendiği gibi Başkan’a sadakattir. Comey’in yerine geçici olarak atanan Andy McCabe’de görevi alırken “seçimde kime oy vermiştin” sorusuyla karşılaşmış. Trump, İstihbarat Kurumları Başmüfettişi Michael Atkinson’u da Ukrayna ile ilgili ihbarı, görevini yaparak meclise gönderdiği için görevinden almaya hazırlanıyormuş. 

Bunları, “başkan güvenmediği insanlarla çalışmak istemiyor” diyerek geçiştirmek olanaksız. Trump’ın başkanlığa geldiğinden bu yana, sistemli biçimde devletin yürütme ve güvenlik organlarını, ekonomi ve güvenlik bürokrasisini, yargıyı kendisine bağlayacak adımlar attığını görüyoruz. Böylece hem yargıya müdahale ederek taraftarlarının cezalarını azalttırabiliyor hem de Amerikan devletinin güçler ayrılığı, dengeleme ve denetleme organları etkisizleşiyor. ABD basınında, özellikle içişleri ve dışişleri bakanlıklarının, geleneksel deneyimli bürokratlar tasfiye edilerek Trump’a sadık olanlarla doldurularak “içlerinin boşaltıldığı” sık sık vurgulanıyor.

Demokrasiler Nasıl Ölür (How Democracies die - 2019) kitabının yazarlarına göre “tüm bunlar, genellikle, seçim sonuçlarını yürütmeyi politize etme yoluyla istismar ederek iktidarını pekiştirmeyi amaçlayan otokratların yöntemleridir”. Eğer bu kadarla kalsaydı, bunları, hırslı, ahlaksız, ırkçı, milliyetçi, kronik yalancı bir politikacının sıradan bir otoriterleşme eğilimi olarak açıklayabilirdik. Ancak iki gelişme başka bir şeye işaret ediyor.

Sertleşen dil, şekillenen toplumsal hareket

Trump’ın dili rakiplerine yönelik ağır sözlerle, hakaretlerle ihbarcıların idam edilmesine ilişkin önerilerle, sık sık tekrarlanan kitlesel toplantılarla birlikte giderek sertleşiyor. ABD tarihinin en başarılı başkanı olduğunu iddia ediyor, rakiplerini değersizleştirmenin ötesinde şeytanlaştırıyor.

Eğer hızla büyümekte olan, şiddet eğilimli, hatta terörist refleksler sergileyen bir kitle tabanı olmasaydı, “bu hezeyanlar yaklaşan başkanlık seçimlerinin gerginliğidir” der geçebilirdik.

Ancak Amerikan sağının “Beyaz üstünlüğü örgütleri”, “silah hakkını savunma birliğinin” düzenlemeye başladığı geniş katılımlı silahlı mitingler, kadın düşmanı ve terörist “Incels” (kendi arzuları dışında bekârlar) hareketi, ekolojik krize yabancı unsurları temizleyerek nüfusu azaltma yoluyla uyum sağlamayı planlayan soykırımcı “eko-faşistler” ve iki yıl önce devletten derin bilgiler sızdırma iddiasıyla başlayan bir hesaptan yayılan, “demokratlar pedofildir”, “kürtajla alınmış çocukları yiyorlar”, Trump aslında duruma hâkimdir, yakında hepsini yok edecek gibi acayip komplo teorileri üreterek on binlerce takipçi edinen “QAnon” gruplarının, Trump mitinglerine katılarak internetten gerçek yaşama geçmeye başlaması, Trump’un bir QAnon tweet’ini 80 milyon takipçisiyle paylaşması farklı bir şeye işaret ediyor. 

Tüm bu gruplar, QAnon yazılı şapkalar tişörtler giyen insanlar, Trump toplantılarında, toplantıların kenarındaki çadırlarda buluşuyorlar. Böylece Trump’ın oy tabanı, çok tehlikeli bir harekete dönüşmeye başlıyor.

Muhafazakâr Parti tümüyle Trump’a teslim olurken “süreç olarak faşizmin” birçok bileşeni bir araya gelmeye başlıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları