Bu yük nasıl taşınsın?

05 Ağustos 2023 Cumartesi

Attilâ İlhan’ın çok sevdiğim bir şiiri vardır. Adı: “Yorgunlar Sendikası”. “Bir sendika çıkardım yorgunluğumuzdan/ adı üstünde yorgunlar sendikası/ seni üye yazdım henüz tanımadan/ nasıl olsa şarkın hepimizin şarkısı/ sesin nasıl olsa benimki kadar kısık” dizelerini zaman zaman kendime fısıldanır, dururum. Bu ülkede direncin karşısına atalet dikilir, bilincin yerin karmaşa alır, ısrarın seni çıkmaz sokaklara sürükleyiverir. Sesi kısık olanlar ise iyice gömülür kendi ıssızlığına. Oysa tiyatro emekçileri kendi işlerini sürdürebilmek için öncelikli olarak direnmek zorundadır. Bir işi yürütmekle kendini sorumlu hissetmenin acısı vardır kalplerinde. Üstelik bu öyle bir iştir ki sahne üstünde olmaya iliklerine kadar mecbur hissedersin kendini. 

***

Ağustos ortasına doğru pek çok tiyatroda yeni sezon hazırlıkları başlayacak. Yaz turneleri azalacak. Derken yeni bir oyunla seyirci karşısına çıkmanın heyecanı saracak herkesi. Ama elde yok, avuçta yok... Ekonomik kriz almış başını gitmiş. Hemen herkes ev kirasını nasıl ödeyeceğini tartışıyor. Pazardan, marketten günbegün artan etiket fiyatları paylaşılıyor. Böyle durumlarda ise ilk önce hane halkı tarafından eğlence sektörüne ait giderler kısılıverir. Kitapçılara, tiyatrolara, sinemalara daha az uğranır. Oysa bu alanda evine ekmek götüren geniş bir kitle vardır. Dahası yerel yönetimler de tasarruf etmenin temel formülünü bir anda bulur: Hemencecik sanata olan desteği kısalım! Malumunuz geçtiğimiz hafta Edremit Belediyesi her yıl gelenekselleşen kitap fuarına kilidi vurdu. Oysa çalkantılı dönemlerde yerel yönetimler sanatı ve sanatçıyı daha fazla korumaya mecburdur. 

***

Çok açık ki kültür ve sanata erişim temel bir insan hakkıdır. 1960’lı yıllarda Fransa’da Rene Maheu, kültür politikaları kavramını 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Bildirgesi’nin 27. maddesindeki kültür hakları kavramına dayandırmıştır. Bu maddede, “Her kişinin toplumun kültürel yaşamına özgürce katılma hakkı” olduğu savunusu yapılmaktadır. Her insanın nasıl “eğitim hakkı”, “çalışma hakkı” varsa “kültür hakkı” da bulunmaktadır. Rene Maheu bu haktan herkesin yararlanması üzerinde durmuş, kültüre erişimin seçkinlerin, varlıklı bir azınlığın ya da kültür uzmanlarının tekelinde bir lüks aracı olamayacağını belirtmiştir. Devletin görevi de kültürden herkesin yararlanmasını yani, bir bakıma kültürün demokratikleşmesini sağlamaktır. Nitekim anayasamızdaki 64. madde, “sanatın ve sanatçının korunmasını” kapsamına alır. Bu durumda özel tiyatroların da varlığının korunması, en önemlisi destelenmesi bir gerekliliktir. 

***

Geçtiğimiz yıl salgın döneminin ağır etkisini üstünden atamadı tiyatrolar. Pek çok sanatçı için yaşam kapısı neredeyse kapandı. Ardından tüm ülkemizi içine alan bir deprem felaketiyle sezon daha erken bitti. Mevcut mevzuatın özel tiyatroları daha sert bir sürece sürüklediği açıktı. Hemen herkeste bir iyileştirme beklentisi hâkimdi. Oysa temmuz başında KDV oranları ciddi bir şekilde arttı. Bilet satışının yüzde sekizi yüzde ona, oyun satım alımlarındaki oran yüzde on sekizden yüzde yirmiye artırıldı. Kendine ait salonu olan tiyatro sayısı çok az. Tiyatrocuların ya salonsuzluktan ya da salon kiralarından beli bükülmüş durumda. Avro’ya ve dolara endeksli bir hayatı var herkesin. Mesela tiyatronda spot patlasa her gün değişen fiyatlara uyum sağlaman kolay değil. Ama oyunu seyirciye sunabilmek içinde spotu yerine koymaktan başka şansın yok.. Sevgili oyuncu arkadaşım Tiyatro Kooperatifi’nin önceki dönem yönetim kurulu başkanı Iraz Yöntem ile konuşuyorum: “Kazancımızın büyük bir bölümünü vergi olarak ödüyorduk. Bu anlamda önemli çalışmalar yaptığımıza da inanıyorum. Ancak ısrarımıza rağmen vergi muafiyeti bizim için sağlanamadı” diyor. Iraz üstelik bu dönem ne yapacağını bilmiyor. Sahneye yeniden çıkabilecek mi? Bir oyunda oynayabilecek mi? Belli değil. Hayatı akışına bırakmanın şiddetli sıkıntısını yüreğinde hissediyor.

***

Tiyatroların kapısına kilit vurulmaması için bu usul sesli çığlığı dinlemekten başka çare yok! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyaset ve yalan 2 Kasım 2024
Eleştirel düşünme 19 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları