Aydın mısın?

06 Ağustos 2022 Cumartesi

Adı: Navy Phim. “Ölüm tarlaları” sözüyle tüm dünyayı tanıştıran Kızıl Kmerlerin Kamboçya’ya tam anlamıyla hâkim olduğu bir zamanda, 1975 yılında dünyaya geldi. Ailesiyle birlikte Tayland’daki mülteci kampına gitmek için Kamboçya’dan ayrıldı. Filipinler’deki mülteci kampında bir süre kaldıktan sonra 1984 yılında Amerika’ya yerleşti. Yazmış olduğu hikâye kitabıyla uzun süre adından söz ettirdi: Reflections of a Khmer Soul (Kmer Ruhunun Yansımaları). Çünkü terk etmek zorunda kaldığı memleket toprağında artık dilin olanaklarını adamakıllı kullanabilecek çok az sayıda okuryazar kalmıştı. Gerçekten de insani değerden yoksun Pot Pot liderliğindeki Kızıl Kmerler, ülkesinde tam anlamıyla denetim kurabilmek için öncelikli olarak aydın kıyımına girişti; doktorlar ve öğretmenler katledildi. Hatta kitap okuyabileceği düşüncesiyle gözlüklü olanlar da ölüm listesine alındı. İki milyondan fazla insanın canice öldürüldüğü topraklarda artık Kızıl Kmer hâkimiyeti yok ama geriye tam anlamıyla bir toz bulutu kaldı. Kamboçya, son yirmi yılda muazzam bir atılım yapmasına karşın dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alıyor. Yemyeşil ve egzotik toprakların böylesine büyük bir talan sonrasında gelmiş olduğu tarihsel sonucu hiç unutmamak gerekiyor. Öyle ki yıllarca Kampuç halkı bir dilim ekmeğe ve temiz suya muhtaç yaşadı. Hiçbir ekonomik güvencesi olmayan sayısız dilenci vardı sokaklarda. Genç kızlar fuhuşa sürüklendi. Kızıl Kmerler sonrasında da yaşam zor ve sınırlıydı. 

***

Navy Phim, kendi tarihiyle ülkesinin tarihini birleştirerek yazdığı kitabında, enselerindeki ölüm korkusunun yanında açlık ve susuzlukla boğuşarak ayakta kaldığı mülteci kamplarından süzülen bir esinti yakalamış. Güzelim ülkelerini ayağa kaldırmak amacıyla Fransa’da okuyup, sonra da hıncını aydınlardan alan Pot Pot’tan geriye binlerce insanın kafatasının sergilendiği müzelerin kalması, ne büyük bir acı! Her şeye rağmen iyi ki eline kalemi alanlar var, diyoruz. İnadına yazarak dünyaya seslenen.


***

Cehaletten beslenen, toplum içinde kendini bir nedenle aşağılanmış görenler hızlı bir biçimde örgütleniyor. Farklı pazarlama yöntemleri var. Üniversitenin kapısından içeri girmemiş ama profesör ya da doçent unvanlarını rahatlıkla kendine yakıştırıyor. Ya da eğitimi olmadığı alanda ahkâm kesiyor. Büyük hukukçu, büyük sağlıkçı, büyük sanatçı olarak öne atılıyor. Oysa bir toplum en üstten en alta kadar kendi değerler sistemini oluşturarak rahat nefes alır. Böyle bir çözülme ve hedef gözetme, okumuş yazmış, alanında uzmanları hakir görme durumu bu toprakları Kamboçya’dan çok daha vahim manzaralara sürükler. 

*

Birkaç gün önce hekim Esin Davutoğlu Şenol, apartmanına dana dili bırakılarak ölümle tehdit edildi. Sosyal medyadan gazetemiz yazarı Zülâl Kalkandelen’e olmadık twit’ler atıldı. Hedef göstermeler gün geçtikçe artıyor. Düşünceyi açıklama, bilim adına konuşma aşağılanıyor. Hemen hemen her gün sağlıkta şiddet haberlerini duyuyoruz. Zamanla bu haberler sıradanlaşıyor, kanıksanıyor. O gün kaç doktorun darp edildiğinin bir önemi kalmıyor. Son yıllarda aydın ve sanatçı düşmanlığı bir gelenek halini aldı. Ortak değerlerimize saldırıyorlar, yerle bir etmek için adeta üstünde tepiniyorlar. Bel altı vuruyorlar. Vefat etmiş sanatçıların ardından küfrediyorlar. Pek çoğunun yargılanmasını sağlıyorlar. Bıçaklıyorlar. Yetmiyor, yumruk sallıyorlar.

***

Rıfat Ilgaz, “Aydın mısın?” şiirinde, “Kaldır başını kan uykulardan/ Böyle yürek böyle atardamar / Atmaz olsun/  Ses ol ışık ol yumruk ol / Karayeller başına indirmeden çatını / Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm/  Alıp götürmeden büyük denizlere/ Çabuk ol” diyordu. Bir anlamda bu ülkenin okumuş yazmışlarına sesleniyor, günün zorluğundan söz ediyordu. Rıfat Ilgaz, “Sınıf” kitabının mimli ozanıydı. Bu nedenle yargılanmış, hapisliği yaşamıştı. Yine de sözcüklerden vazgeçmemişti. Yıllar sonra da olsa düşünmemizi sağlıyor Rıfat Usta. Hadi, diyor bize. Çünkü Brezilyalı yazar Martha Medeiros’un dediği gibi, “yavaş yavaş ölürler, seyahat etmeyenler, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoşgörüyü barındırmayanlar...” 

Onları böylesine kötülükle beslenen, karanlık uykularından uyandırmak gerek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyaset ve yalan 2 Kasım 2024
Eleştirel düşünme 19 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları