‘Açlık ordusu yürüyor!’

12 Şubat 2022 Cumartesi

Memleketin dört bir yanından çığlıklar yükseliyor. Sosyal medyada elektrik, doğalgaz faturasını paylaşan paylaşana... Ödenmesi güç faturalar, yoksulluğun kapkara resmi... İnkâra yer bırakmayacak denli sahici...  Her şey ateş pahası. Ekmek kuyrukları metrelerce uzuyor. İşsizlik almış başını gidiyor, güvencesiz çalışma artıyor. Mahalle kültürü ve dayanışma ağları da açlığa dönüşen yoksulluğu görünür olmaktan çıkaramıyor. Yeşilçam klişeleri, “fakir ama gururlu gençler” söylemleri böyle büyük bir toplumsal fakirleşme karşısında iç acıtıcı oluyor. Sofrada gülümseyerek soğan ekmeğin katık yapıldığı Neşeli Günler filmlerinin mutlu yüzleri uzağımızda... Artık birincil dert, hayatta kalmak için karın doyurmak. Tıpkı Nâzım’ın “Açlık Ordusu Yürüyor” şiirindeki gibi gece aç yastığa baş koyanların sayısı artıyor: “Açlık ordusu yürüyor/ yürüyor ekmeğe doymak için/ ete doymak için/ kitaba doymak için/ hürriyete doymak için...

Kötünün daha kötüsü, dibin daha dibi var. Gencecik bir nesil göz göre göre yok oluyor: Nasıl mı? Gazete Oksijen’de “Derin Yoksulluk Ağı”nın kurucusu Hacer Foggo, gazeteci Mine Şenocaklı’ya konuşuyor: “Kimi beslenme çantasına koyacak bir lokma ekmeği olmadığı için, kimi çalışmak için. Geçen yıl tam 155 bin 938 öğrenci okulunu bıraktı!”    

*

Bundan tam seksen yıl önce yazmış Sabahattin AliAyran”ı. Öyküde Hasan, her yıl memeleri biraz daha kuruyan yaşlı keçisinden sağdığı sütle yoğurt yapar, yoğurtla da ayran. Onun küçücük dünyası, istasyonda ayran satmak ve aç kardeşlerini doyurmaktan ibarettir. Sıcak yaz günlerinde bol bol ayran satar Hasan. Ama kışın kara ayazında herkes yüz çevirir ona. Bir gün sattığı iki maşrapa ayranın parasını alamadan tren kalkar. Derken tipi bastırır. Hasan, karanlığa kalma pahasına akşam trenini bekler. Ancak trenin pencereleri açılmaz. Gecenin bastıran karanlığında kurt ulumaları arasında direnmeye çalışan çocuğun trajik sonu bellidir. Bir süre sonra aç kurtlar etrafını sarar. Evde onu bekleyen kardeşlerini de...

*

Orhan Kemal’in “Sarhoşlar” kitabındaki öykülerinde usta yazarlığının izlerini okurken karşımıza arka sokaklar, fabrikalar, işçi evleri, işçi semtleri, gecekondular, kahvehaneler, parklar, meyhaneler çıkar bir anda. “İş Adamı” öyküsünde yazdığı bir cümle kalbimizi delip geçer: “Ağzımdan lokmamı düşürdüm dostum, binaenaleyh, ne Allah ne de günah!” 

Para yoksa hiçbir şey yoktur aslında: “Ne Allah ne de günah!”  -Tıpkı Brecht’in, “Önce ekmek gelir, sonra ahlak” deyişi gibi...-

*

Erol Toy’un “Gözbağı”nda ise kentteki işçilerin dramı aktarılır. Hüseyin on sekiz yaşında işçiliğe başlamıştır. Her biri insanca yaşamın kapısını aralamak için didinir. İstanbul tramvay işçileri de en sonunda yasak olmasına rağmen iş bırakıp greve çıkar. Hüseyin bu süreçte yalnızca kendisinin değil dostlarının da aynı haklara sahip olması için mücadele edecek, yaşadıklarının sınıfsal bir temeli olduğunun ayrımına varacaktır. Kendisini grev kırıcılığa ortak etmeye çalışan patronuna da “Kendim için hiçbir şey, sınıfım için her şey istiyorum” deme erdemini gösterecektir.

*

Günümüzde günbegün çoğalan yoksulluğa, hayatımızın içinden akıp giden sefalete kapalı edebiyatımız. Var olanlar da geniş kitlelere ulaşamıyor. Nedenleri ise apayrı bir tartışma konusu. Ama keskin ve acıtıcı sonuç gün gibi ortada...

Hatta son derece üst perdeden Yahya Kemal gibi, yoksulluğu bir meziyet haline getirip selam çakan edebiyatçılara da pek rastlanmıyor: “Kuru ekmekle beyaz peyniri lezzetle yiyen/ Çeşmeden her su içişte şükür Allah’a diyen!” 

Belki de komik duruma düşmemek için böyle dizeler yazılmıyor artık!

*

Oysa Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucusu Hacer Foggo konuşmaya devam ediyor. “Geçen hafta bir bakkalla konuşuyordum. Genç bir anne girdi içeri: ‘Bir kutu süt alacaktım, yanıma para almayı unutmuşum. Yarın versem olur mu?’ dedi utana sıkıla. ‘Tabi kızım...’ dedi bakkal. Sessizce alıp gitti. Aslında ne olduğunu hepimiz biliyorduk. Artık anne ve babalar, 1 lira harçlık veremediğinden çocuklar da giremez olmuş bakkallara...” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyaset ve yalan 2 Kasım 2024
Eleştirel düşünme 19 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları