Ölü gezenler - diri yatanlar...

01 Şubat 2016 Pazartesi

Ölenleri ölmeyenleri düşünüyorum.
Sokrates ölmemiş. 2500 yıldır yaşıyor. Bir savunma yapmış, elden ele geziyor, dilden dile dolaşıyor. Yöntem olmuş, Sokrat metodu diye dillerde. Soru-yanıt ile gerçeği araştırma yöntemi olmuş.
Shakespeare ölmemiş. Oyunlarında yaşıyor. Yarattıkları sahnelerde yaşıyor.
Atatürk ölmemiş. Kurduğu Cumhuriyetle yaşıyor. Kızanlar var, yapıtını yıkmaya çalışanlar var ama olmuyor. Ne yapsalar olmuyor. Sözleriyle yaşıyor, gözleriyle yaşıyor, akıllara kazınan idealleriyle yaşıyor.
Tahsin Yücel öldü mü? Sahiden mi? İşte, ölmedi dostlarım. Bende bir Fransızca- Türkçe sözlüğü var. Fransızca bilmiyorum ne yazık ki ama bu sözlük başucumda. Öteki dillerdeki sözcüklerin bu dilde ne olduğuna bakıyorum. Bildiklerimi zenginleştiriyor. Romanları dünü anlatıyor, bugünü anlatıyor, biliyorum, yarını da anlatmıştır. Tahsin Yücel ölmez ki. İstese de ölemez.
Mustafa Koç ölürdü, gerçekte ölürdü. Eğer Koç grubu siyasal gücün koltuk değneği olmaya heveslenseydi, eğer Gezi olaylarında Divan Oteli’nin kapılarını kapatsalardı, eğer Atatürk’e sahip çıkmakta böyle kararlı olmasalardı Mustafa Koç ölmüş olurdu. Ama o artık böyle yaşayacak, belli oldu.
İnsanlar kendi yazdıkları kitaplarda da yaşar.
İnsanlar ansiklopedilerde de yaşar.
Ama bazı insanlar insanların yüreklerinde yaşar, insanların bilinçlerinde yaşar.
Önemli olan da öyle yaşamaktır.
Uğur Mumcu işte öyle yaşıyor. Biz onu Ankara’da bir milyon kişiyle beraber uğurladık. O bir milyon kişi içinde belki yüz binlerce kişi ondan bir satır bile okumamıştı. Ama Uğur Mumcu’yu duymuşlardı, dinlemişlerdi, TV’lerde görmüşlerdi. O samimi, dürüst, cesur insana hayran olmuşlardı. İnsan, insanda yaşar. Gerçek yaşamak budur.
Kamer Genç de yaşayacak olanlardan. O değişik siyasetçi, elinde fenerle çıkıp da “Temiz insan arıyorum” dediği zaman Deniz Feneri davasını tarihe kaydetmişti.
Ölmeyen ölmüyor.
Ama dostlarım, ne yapalım ki bir de “Ölü Gezenler” var.

***

Ölü Gezenler.
Omurilikle yaşayanlar.
Ye, iç, yat uyu, çiftleş, çoğal insanları.
Her yerde, her coğrafyada, her tarih diliminde.
Düşünmeyenler.
Meraksızlar. Merakları dedikodu çemberinde yaşayanlar.
Sürü insanları.
Birinin peşine takılıp ömür tüketenler.
Hep peşine takılacağı birini arayanlar.
Takma akıllılar.
Oksijen tüketicileri.
Binlerce, milyonlarca, milyarlarca Ölü Gezen.
Ölü Gezenler’den çıkar sağlayan sömürücüler.
Bunların sırtına tırmanıp iktidar olanlar.
Bunlarla dünyayı kana bulayanlar.
Bunları öne sürüp arkada servet paylaşanlar.
Robot yaratıp yönetenler.
Toplumların sırtındaki asalaklar.
Bunlar da var.
Ve çoklar.
Ve sürüler.
Ve ortalığı kaplayanlar.
Ve geleceği karartanlar.
Ölü Gezenler.
Ama insanlık bunlara teslim olmayacak.
Çünkü, Diri Yatanlar hiçbir zaman yenilmeyecek.
Bunun nasıl olduğu başlangıçta anlaşılmayacak, ama,asıl yaşam gücünün Ölüler’de değil, Diriler’de olduğu ortaya çıkacak.

***

Diriler.
Gerçekler. Doğrular. Kalıcı olanlar. Bilim. Sanat. Düşünce. Özgür insan aklı. Özgür insan iradesi. Bütün bunlar Diriler’in temsil ettiği evrensel değerlerdir.
Güneş gibidir. Açık. Güçlü. Işıklı.
Güneş zaman zaman bulutlarla örtülür ama asla kaybolmaz.
Ölü Gezenler bir süre gezerler. Yağmursuz bulut gibidirler.
Ama gelip geçerler, kalıcı olamazlar.
Soluk aldıkları sürece yaşarlar. Sonrası yoktur.
Diri Yatanlar ile Diri Gezenler giderek artan ortak güçtür.
İnsanlığın ortak gücü.
Sislendiği olur, bulutlandığı olur ama güçlü bir rüzgâr onları dağıtır.
Ve Güneş pırıl pırıl ortaya çıkar.
Güneş’i asla yok edemezsiniz.
Dün de böyleydi, yarın da böyle olacaktır...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları