Anlaşılan ‘Biz’ Kimiz? Anlayan ‘Siz’ Kimsiniz?

01 Eylül 2014 Pazartesi

12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, keşke hepimizin başkanı olsaydı da gönül rahatlığıyla kutlayabilseydik. Ama hiç de öyle olmadı.
Konuşmasında “anlaşıldıklarını” söyledikleri “bizler”le, anlayan “sizler”i daha baştan ayırınca bir ulus olarak görülmediğimiz ortaya çıkmış oldu.
Demek ki biz artık “tasada ve kıvançta birlik olan” bir ulus değiliz. İki ayrı kesim olarak “sizler” ve “bizler” var.
Sizler, bizden anlayış bekliyorsunuz.
Bizler de sizden anlayış göreceğiz.
Anlayış.
Hoşgörü.
Tahammül.
“Biz”, “siz”in anlayışınız ölçüsünde, hoşgörünüz kadar, tahammül sınırında katlanacağınız bir kesim oluyoruz.
Bizim “özgürlük anlayışımıza”, “söz ve yazı ile düşüncelerimizi açıklama hakkımıza”, ‘sizin mutlak iktidarınıza’ karşı çıkma hakkımıza, “size karşı örgütlenme hakkımıza”, “sizi beğenmeme, sizi istememe özgürlüğümüze” tahammül edeceksiniz, öyle mi?
Seçilmiş 12. Cumhurbaşkanı olarak; Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu katılıp konuşacağı için Yargıtay Genel Kurulu’na katılmayacaksınız, öyle mi?
Sizin yeni Türkiye’niz bu mu olacak?
Daha bu, yılların yerleştirdiği hukukun demokratik hakkına “tahammül edemiyorsunuz?” Bizden bu tutuma anlayış göstermemizi mi bekliyorsunuz?

***

Her insanın “dışa açık bilinci” ile “dışa kapalı bilinçdışı” vardır.
“Dışa açık bilinç”, insanın göstermek istediği yanlarını, görünmek istediği görüntüyü açıklar.
“Dışa kapalı bilinçdışı” ise insanın gerçek yanlarını, olduğu kişiyi temsil eder.
İnsan kendi dışını kontrol edebildiği ölçüde bilinçdışını açığa vurur. Çünkü, artık saklanmasına gerek yoktur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yetkileri konusunda istediği yere mutlak olarak geldiği inancındadır. Onun için de hiç saklanmadan bilinçdışını açıklamaktadır.
Biz ve siz açıklaması budur.
Eski ve yeni Türkiye açıklaması budur.
Kutsal başkan açıklaması budur.
Biat-itaat edenler ve hainler açıklaması budur.
Tahakkümcü bilinçdışı artık iktidardır.

***

Biz, yani “bizler”, yani “sizin gözünüzdeki ötekiler”, sizin beklentilerinize uyum sağlayamazsak “hoşgörünüze” layık olabilecek miyiz?
Siz, bizi “anlayacağınızı” “vaat ediyorsunuz”.
Bizim neyimizi, nasıl anlayacaksınız?
Bizim yolumuzu çizen “Rönesans’ı”, “aydınlanmayı” anlayacak mısınız?
Ülkenin bütünlüğünü baştan kabul etmiyorsunuz? Ülkenin bağımsızlığını kabul edecek misiniz?
Ülkenin laik bir anlayışla yönetilmesi gerektiği konusunda ne düşünüyorsunuz?
“Bizim” kesimin kadınlarının başı açık gezmesine anlayış mı göstereceksiniz, hoşgörüyle mi bakacaksınız, tahammül mü edeceksiniz? Ne zamana kadar, nereye kadar?
Siyasal iktidarın mutlak olmasını istiyorsunuz. Mutlak yetkili başkan olmak istiyorsunuz.
Yandaşlarınızdan biat bekliyor ve görüyorsunuz.
Karşıtlarınızdan itaat bekliyor ve istiyorsunuz.
Demokrasinin temel kurallarından olan “erkler ayrımını”, yasama, yargı ve yürütme erklerinin ayrı olmasını “iktidara ayakbağı” görüyor, hepsinin başkanın elinde olmasını istiyorsunuz.
Buna karşı çıkmaya “anlayış” gösterecek misiniz? “Hoşgörü” ile mi bakacaksınız, “tahammül” mü edeceksiniz, yoksa bunları “temel haklar” olarak mı kabul edeceksiniz?
Laik eğitimi hızla “imam hatip eğitimi”ne çeviriyorsunuz. Yemin ettiğiniz metindeki “laik” sözünü nasıl yorumluyorsunuz. “Tevhidi Tedrisat” Kanunu fiili olarak çiğneniyor. Bu yasayı yürürlükten kaldırmayı ne zaman gerçekleştireceksiniz?
Acaba yeni Türkiye’nin kurucusu olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini, kuruluş ilkesini “eskimiş” mi kabul ediyorsunuz?
Yoksa, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti, onu ortadan kaldırmaya çalışan zihniyeti mi hızla eskitecek?
Bu yakın geleceği “bizler” de göreceğiz, “sizler” de göreceksiniz.
Çok yakında…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları