Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Stratejik derinlik ve 1 Kasım

11 Ekim 2015 Pazar

Türkiye dış politikada büyük bir başarıya imza attı: Birbirinin rakibi olan Amerika’yı da Rusya’yı da karşısına aldı!

***

Bu başarı öyküsü son günlerde iyice belirginleşti:
ABD, güvenli bölge kurulmasına yeşil ışık yakmadı, neredeyse bizim baskımızla gerçekleştirilen “eğit-donat” programını ise başarısızlığından dolayı iptal etti...
Suriye’ye müdahale etmeye başlayan Rusya ise, protestolara kulak asmadan Türkiye hava sahasını birkaç kez ihlal etti ve en sonunda doğalgaz konusunda Türkiye’nin isteğini de reddetti.

***

Her başarı gibi bu başarı(!) da çok uzun ve zor uğraşlardan sonra gerçekleşti; bir özet yapmaya çalışayım:
Önce Esad ile kanka idik, AB’deki “Şengen”e karşı, ortak kabine toplantısı yaptığımız Esad ile “Şamgen” vize birliği konuşuluyordu... (Artık, “Yengen” oldu deniyor!)
Sonra Ortadoğu’daki Şii nüfuzunu kırmak isteyen ABD devreye girdi, ilişkiler bozuldu, Esad, Esed oldu...
Suriye’de isyan başlatıldı, Türkiye’den isyancılara, insan ve TIR’larla malzeme yardımları gitti...
İsyancılar, Sünni İslam Radikalleri ve Kürtler olarak iki büyük grup halinde ayaklanmışlardı...
ABD Kürtlere, Türkiye Sünnilere destek verdi ve ilk ayrışma başladı...
Türkiye Şam’a kadar işgale bile taraftardı ve “Esad gitmeli” diye tutturdu; Irak’tan ders alan ABD ise, doğrudan sıcak savaşa girmek istemiyordu ve Esad konusunda da kararlı değildi; ikinci ayrılık da buradan çıktı...
Bu arada ABD ve Türkiye, Özgür Suriye Ordusu, ÖSO diye, Kürtlerin ve Radikal mezhepçilerin dışında garip bir oluşum yaratmak istediler, olmadı, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar ve IŞİD ortaya çıktı!
(ABD’nin vazgeçtiği bu eğit-donat işi, kurulamayan ÖSO projesinin bir parçasıydı.)
IŞİD, hem Esad’a, hem de Kürtler başta olmak kaydıyla, bölgedeki herkese karşı savaşmaya başladı.
Bu süreç içinde Suriye’deki Kürtler, bölgede ABD’nin güvenilir ve güçlü bir müttefiki olarak ortaya çıktılar; Türkiye onlara PKK uzantısı olarak baktı ve “terörist” dedi, ABD ile üçüncü büyük ayrışma meydana geldi.
Bu arada, Esad giderse bölgenin iyice istikrarsızlaşacağı ve IŞİD’in sadece Ortadoğu için değil bütün bir dünya için bir tehdit oluşturduğu anlaşıldı...
Esad’ı destekleyen İran ve Rusya zaten IŞİD’e karşıydı, ABD’de de IŞİD’e karşı cephe alınca iki rakip ittifak oluşturdu.
Türkiye, “Birinci öncelik Esad’a karşı savaştır” tezi ile bu ittifakın dışında kaldı.

***

Yapılan yanlışlar şöyle özetlenebilir:
1) Arap dünyasının ve Ortadoğu’nun lideri olma iddiası.
2) Artık başarısız olduğu için ABD tarafından terk edilen “Ilımlı İslam” politikasında ısrar.
3) Mezhepçi dış politikanın Suriye’de de sürdürülmek istenmesi.
4) Esad gitsin ısrarı.
5) IŞİD’le yakın ilişkiler.
6) Suriyeli Kürtlerin dışlanması.
7) Güvenli bölge kurulması ve yasak hava sahası ilanı gibi gerçekçi olmayan adımlarda ısrar.

***

“Stratejik Derinlik” adı altında yürütülen “mezhepçi dış politika”, önce “Komşularla sıfır sorun” ve “Kadim tarihimiz” gibi süslü sözlerle giderken sonunda, “Şerefli yalnızlık” noktasında takıldı kaldı...
Bu yalnızlığın ne kadar şerefli olduğuna tarih karar verir elbette ama, ABD-Rusya ittifakını gerçekleştirmek gibi büyük bir başarıya imza attığımız ve yalnız kaldığımız muhakkak...
Bu büyük dış politika başarısı(!) sonunda, sayıları üç milyona yaklaşan mültecilerin, ekonomik ve toplumsal yaşama getirdikleri yük ve sorunlar da trajik ölümlerle her gün vicdanları sızlatıyor.
Seçmen herhalde bu başarıyı(!), sonuçlarıyla birlikte, sandıkta değerlendirecektir!

***

Tam yazımı bitirirken, Ankara’daki Barış mitingine atılan bomba haberi geldi:
Dün Suriye’nin başkentinde namaz kılmaktan söz edenler, bugün kendi başkentlerinde can güvenliğini sağlayamaz haldeler:
Bomba, barışa, demokrasiye karşı konmuştur...
Bir kez daha yeniden:
1 Kasım’da hesap soralım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları