Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sayın Başkan

05 Ocak 2016 Salı

1967 yılı Nobel Edebiyat ödüllü, Guatemalalı büyük romancı Miguel Angel Asturias Rosales’in baş eseri bence, 1933 yılında yazmış olduğu ama ancak 1946’da yayımlanabilen “Sayın Başkan”dır.
Bu kitabı 1970’li yıllarda okumuş ve özellikle, muhaliflerini zindanda bile izleyen, kinci, acımasız bir başkan portresi çizdiği için çok etkilenmiştim.

***

Başkanlık sistemi tartışmaları, talihsiz bir biçimde Hitler üzerinden de olsa, yeniden gündeme yerleşince, ben de bu tartışmalara renkli bir boyuttan, edebiyat dünyasından bir örnekle, biraz da mizah yaparak karışayım dedim.

***

Asturias, “Sayın Başkan” adlı, kötülüğün yukardan aşağıya doğru nasıl yayıldığını anlattığı kitabıyla ilgili olarak verdiği bir söyleşide ilginç yorumlarda bulunmuş.
Vikipedi’de rastladığım bu konuşmanın bazı bölümlerini, (parantez içinde siyahla dizilmiş bazı mizahi eklemeler de yaparak) sizle paylaşmak istedim.
Benim parantez içindeki siyahla vurgulanmış eklemelerim, onun söylemediği ama bizim çağdaş dünyadaki gözlemlerimizden derlenmiş izlenimlerdir.

***

“Daha çocukluğum sırasında, diktatörün adından, o da evlerin en kuytu köşelerinde, ancak alçak sesle bahsedilirdi.
(Çünkü yüksek sesle konuşunca derhal polis sizi karakola götürür, savcı tutuklanmanızı ister, yargıç da hapse tıkardı.)
Bu tip başkanlar elle tutulur hiçbir eser bırakmamışlardır.
Aksine, ülkelerini (her şeyi satıp savarak, aldıkları paraları da ceplerine doldurarak) fakirleştirmişler, öksüzleştirmişlerdir.
Bu şartlar altında yazara tek yol kalıyordu:
Muhalefet...
Bu yol da yazarı kaçınılmaz şekilde ya hapse ya sürgüne götürüyordu.
Ben ikisini de tattım. Hatta bir ara vatansız kaldım. 1954’ten 1959’a kadar nüfus cüzdanım yoktu.
Böyledir..
Latin Amerika (ve Ortadoğu) yalnız folklordan ibaret değildir. Ben de kitabımda bunu anlatmaya çalıştım.
Latin Amerika’nın (ve Ortadoğu’nun) bu güç durumu, çözümü birbirinden güç binlerce mesele ile karşı karşıya bulunuşundan ileri gelir. Örnek olarak önce çocuk ölümü (kadın cinayetleri) ve (eğitim sisteminin kasıtlı olarak yarattığı) cehalet meselelerini verebilirim.
Böyle olunca romanın da bizde, politik ve sosyal gelişmelerin içinde halkın hayatını izlemesi normaldir.
(İşin en korkuncu da baskının ve korkunun olağanlaşmasıdır.)
Benim (bombalar kadar) tehlikeli kitaplar yazdığım söyleniyor. Onu bilmem. Eğer öyleyse en tehlikeli romanım ‘Sayın Başkan’dır. Güney Amerika (ve Ortadoğu) ülkelerinde ne zaman ihtilal havası eserse, (kitaplar toplatılmaya başlanır) kitapçı vitrinlerinden ilk kaldırılan kitap ‘Sayın Başkan’ olur. Onun için bu romanı Güney Amerika’da siyasi bir barometreye benzetirler.”

***

Diktatör bir başkanın zulmünü anlatan, zararlı olduğu, yazarının Nobel Edebiyat Ödülü alması ile de tescillenmiş olan bu kitap, başkanlık tartışmalarının yaşandığı şu günlerde, zihinleri bulandırmaması için derhal yasaklanmalıdır(!).  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları