Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kışla cami ittifakı

19 Temmuz 2016 Salı

İddialar doğruysa, darbe girişimi maskaralığının arkasında bir kışla- cami ittifakı olduğu veya gerçekleştirilememişse bile en azından arandığı izlenimi doğuyor.

***

Alican Uludağ’ın dünkü Cumhuriyet’teki haberinden öğrendiğimize göre, savcılık, Cemaat iddianamesinde, örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne 1971 yılında sızmaya başladığını belirtmiş.

1971 yılı önemli:

12 Mart Muhtırası’nın verildiği yıl.

Muhtıra verildiği sırada iktidarda Süleyman Demirel’in olduğu, ve komuta kademesi kendini Atatürkçü olarak nitelediği için, olay sanki “sağa” karşı yapılmış gibi algılanmıştı.

Oysa dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, muhtıranın nedenini son derece açık seçik bir biçimde “Sosyal uyanış ekonomik kalkınmayı aştı” diyerek sola ve demokrasiye karşı tavrını belirtmişti.

Dolayısıyla temel hak ve özgürlükler sınırlandı ve kısıtlandı, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kuruldu, “Sosyal uyanışı” destekleyen bütün örgütlenmeler ve akımlar bastırıldı.

Peki bütün bu işler olurken, Demirel’in istifasını kabul eden ve askeri darbeyi TBMM’deki oluşumlarla yürüten Cumhurbaşkanı kimdi?

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay.

Hangi dönemin Genelkurmay başkanıydı?

27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Genelkurmay başkanı olmuştu. İdamları zorladığı iddiası vardır.

1961 Anayasası ile çağdaş bir çoğulcu demokratik döneme giren Türkiye’de, birkaç yıl sonra, “Türkiye’yi solcu gençlere mi emanet edeceğiz, elbette vatanını milletini seven, milliyetçi, mukaddesatçı İmam Hatip mezunlarına” diyerek, bu Anayasa’yı hacamat eden 12 Mart 1971 darbesinin destekçisi olmuştu.

Evet, iddianamede, Cemaatin TSK’ye sızmaya başladığı yıl olarak belirtilen 1971, işte Sunay-Tağmaç ikilisi tarafından damgalanan böyle bir uğursuz yıldı.

***

Bitti mi?

Hayır!

Geldik 1980 darbesine:

Darbenin lideri Kenan Evren’in imam çocuğu olduğunu vurgulamasından tutun da, bütün siyasal partileri kapatınca toplumda din ekseninde destek aramasından kaynaklanan Cemaat ittifakı, zaten 12 Eylül 1980 darbesini Siyasal İslam’ın sıçrama tahtası yapmıştır.

Alican Uludağ’ın haberine göre, Cemaatin askeri lise ve harp okullarına sızma girişimi 1984 yılında yoğunluk kazanmış...

1984’ün önemi nerede?

Evren’in hazırladığı ortamda Özal’ın iktidara geliş yılı; tarikat ve cemaatlere sınırsız siyasal kredi açılması.

Derken 2000’li yıllarda AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Cemaat’e yönelik olarak söylediği “Ne istediler de vermedik” sözü.

***

Bütün bunların arka planına 1946’dan itibaren Stalin’in isteklerinden korkan Türkiye’nin Batı kampına yamandığı ve dinci/milliyetçi antikomünist politika ile “Yeşil Kuşak” ülkelerinden biri haline geldiği gerçeğini koyalım:

Benim “Türkiye’yi bugünlere askeri darbeler ve sağ iktidarlar getirdi” teşhisimi anımsayalım...

İşte o zaman savuşturulan 15 Temmuz 2016 maskaralığının altında yatan korkutucu ittifakı görebiliriz:

Dinci bir cemaat tarafından ele geçirilmiş olan bir ordu!

***

Böyle bir iktidar Türkiye’yi boğacağı için elbette uzun erimli olamazdı...

Sonra, gelsin yeni darbeler, gitsin isyanlar...

Ve iç savaş!

***

Bu garip darbe girişimi maskaralığı neden bir parodi olarak kaldı?

Hiç kimse iş işten geçtikten sonra sokakları ve meydanları dolduran kalabalıklara aldanmasın:

Bu girişimin bu aşamada bir maskaralık olarak kalmasının en önemli nedeni, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ana gövdesinin ve komuta kademesinin, böyle bir serüvene katılmamış ve karşı çıkmış olmasıdır.

***

Erdoğan ve AKP, bu garip girişime karşı oluşan ittifak ile büyük bir destek almış görünüyor; ama bu görüntü yanlış değerlendirilmemelidir:

Bu destek Erdoğan’a ve AKP’ye değil, darbeye karşı, demokrasiye verilen destektir!

Bugünkü sivil iktidar, toplumun verdiği tepkiyi istismar ederek demokrasiden uzaklaşmaya çalıştığı oranda ülke istikrarsızlaşacak, demokrasiye yakınlaştığı oranda gelecek için umut doğacaktır!

Türkiye’de demokrasi, çoğunluk baskısından ve hukuk devletinin yozlaştırılmasından çok çekmiştir:

İktidarın derhal lûmpen kalabalıkları sokaktan çekmesi ve soruşturmalar sırasında evrensel hak, hukuk, adalet ilkelerine riayet etmesi, hem kendisi hem de ülke bakımından sayısız yararlar taşımaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları