Kara propagandaya alet olmayın!

20 Şubat 2020 Perşembe

Kara propagandanın en bilinen yöntemlerinden biri olayın kendisini değil, bir ayrıntısını tartıştırmaktır:

Birisine bir iftira atmak isteyenler, doğrudan olayı değil, o olaya ilişkin bir ayrıntıyı gündeme getirir ve insanlara bu ayrıntıyı tartıştırarak olayın genel kabul görmesini sağlarlar!

Örneğin birisine cinayet iftirası atmak isteyenler, bunu doğrudan yapmazlar:

Zehirlemek için arsenik mi kullandı, striknin mi” diye bir soru ortaya atarlar ve bunu tartışmaya açarlar.

Kimileri “Arsenik değildi, çünkü...” kimileri de “Striknin olamaz, çünkü...” diyerek olayın cinayet olduğunu kabul eden bir havada tartışmaya başlarlar!

Böylece herkes kullanılan zehrin cinsini tartışırken, artık o insanın katil olduğu iftirası gerçekmiş gibi kabul edilmiş olur!

***

İktidarın, askerlerin darbe yapacağına ilişkin bir kumpas ile, FETÖ ile birlikte, Ergenekon, Balyoz ve OdaTV davalarıyla devlet yapısını tümüyle çökerttiği, sonra da “Aldatıldık, Allah ve seçmen bizi affetsin” sözleriyle tüm suçu FETÖ’nün üzerine atıp olaydan sıyrıldığı, tarihsel ve siyasal bir gerçektir.

Yargıyı, yasamayı, üniversiteleri, medyayı, sivil ve asker bürokrasiyi, Silivri davalarındaki “Darbe iddialarıyla” ele geçiren iktidar, bununla da yetinmemiş, 12 Eylül 2010 Halkoylamasında, FETÖ’nün, “kullanışlı aptalların”, AB’nin ve ABD’nin destekleriyle “Parti Devleti” yapısını daha da güçlendirmiştir.

Devlet ele geçirilince, müttefikler arasında çıkan iktidar kavgası sonunda, Silivri kumpaslarında iddia edildiği gibi Atatürkçü, Laik askerler değil, din üzerinden siyaset yapan FETÖ’cü, Tarikatçı, Cemaatçi, askerler, 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulunmuşlardır.

İktidar bu girişimi bastırmış ve hemen ardından 20 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal (OHAL), ilan ederek kendi Sivil Darbesini uygulamaya koymuştur.

Bununla da yetinmeyen iktidar, Parlamenter Demokratik Rejimi sonlandıran 16 Nisan 2017 Halkoylamasını, OHAL baskısı altında, eşit olmayan koşullarda yapmış ve sonuçları da yasalara aykırı YSK kararlarıyla kendi lehine oluşturmuştur.

Fakat Türkiye’nin Yirmi Birinci Yüzyıl’da “Tek Kişi Yönetimi” tarafından, hele bu kadrolarla, başarıyla idare edilmesine olanak yoktur...

Nitekim iç ve dış politikadaki tutarsızlık ve başarısızlıklar sonunda, iktidar müttefiklerini yitirmiş, sonra da kendi tabanı onu terk etmeye başlamıştır.

***

İşte tam bu noktada, iktidarın yitirdiği desteği yeniden kazanması için, onu güçlendiren eski yönteme, yani “darbe tehlikesine” başvurmak, hangi sivri zekâlı medya tetikçisinin aklına geldiyse, dalkavuk medya tarafından uygulamaya konulmuştur.

Böyle bir olasılık, tartışma, yok sayılmalıdır.

Onu REDDEDEREK KONUŞMAK BİLE, bu kara propagandayı güçlendirir.

YAŞASIN DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları