Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Her ezilen kesim, devrimci veya özgürlükçü değildir!

10 Temmuz 2020 Cuma

Sevgili okurlarım, ben küçükken sanırdım ki dayak yiyerek büyüyen insanlar, kendi çocuklarını dövmezler.

Sonradan insan ve toplumbilimleri eğitimi alınca, gerçeğin bunun tam tersi olduğunu, dayak yiyerek büyüyen insanların genellikle, kendi çocuklarını da döverek büyüttüklerini, hatta şiddet ve baskıyı bütün hayatları boyunca, insan ilişkilerinde sürekli kullandıkları bir yöntem olarak benimsediklerini öğrendim.

Çünkü aile içinde zulümle, baskıyla, şiddetle büyüyenler, zulüm, baskı ve şiddeti, insan ilişkilerinde, hem ailede hem de iş yaşamı ve siyasette, bir etkileşim yöntemi olarak benimsemiş biçimde hayata atılıyorlar.

***

Türkiye’deki özgürlükçü ve demokrasi savunucusu olan aydınların en büyük trajedisi, Din - Tarım Toplumu yapısının koşullandırmalarından kurtulamamış olan geniş halk kitleleri tarafından, yeterince anlaşılmamış ve onlarla bütünleşememiş olmaktır.

Bunun nedeni, İsmet İnönü’nün, Türkiye’nin gelişmesi, sınıfsal oluşumu ve çağdaş eğitimi, henüz yeterli düzeye erişmemişken, Cumhuriyeti Demokrasi ile taçlandırmak istemesidir.

İsmet Paşa, tarihte eşi görülmedik bir biçimde, Tek Adam Yönetimi’nden Çok Partili Düzen’e geçince, Cumhuriyet rejimi Toprak Reformu yapamadığı için, henüz tasfiye edilememiş olan DinTarım Toplumu temsilcileri iktidar oldu.

Aydın kesim, özellikle de Demokrat ve Solcu Aydınlar, Demokrasi sayesinde iktidar olanların Demokratik Rejimi tahrip etmelerini engelleyememenin trajedisini yaşadılar, hayatlarını zindan eden sürekli eleştiri ve baskılarından da bunaldılar..

Sonunda İdris Küçükömer gibi bazı aydınlar, hem dinin siyasette istismar edilen rolünü, hem de oy verme gücüne sahip olan geniş halk kitlelerinin siyasal tercihlerini kabullenerek, Cumhuriyet’in Devrimci atılımlarından vazgeçtiler ve mevcut yapının geri kalmışlığına uygun teoriler üretmeye çalıştılar.

Marxist Asya Üretim Tipi (Tarzı) modeli de bu amaçla kullanılan kuramsal çıkış noktalarından biriydi.

Bu modelde, ezilen, sömürülen geniş köylü kitleleri “Sol” sayılıyor, İmparatorluğu kurtarmak için Demokratik reformlar yapan Saray, köylüleri ezdiği ve sömürdüğü için “Sağ” diye niteleniyordu.

Ama köylülerin temel hak ve özgürlüklere yönelik her türlü yeniliğe, “Şeriat İsterük” diye ayaklanan Yeniçerilerle ve ulemanın gerici takımıyla işbirliği halinde karşı çıktığı göz ardı ediliyordu.

Sömüren” ve “Sömürülen” nitelemeleri elbette doğruydu ama sömürülmek, köylüleri özgürlükçü, devrimci yapmıyordu.

Baş kısımları doğru olan bu önermeler “Özgürlükçülük ve Devrimcilik” kavramları açısından, dinin siyasette kullanılmasına boyun eğen ve cehaleti kutsayan bu tür aydınları, en sonunda Siyasal İslamın Demokrasiyi tahrip eden iktidarını destekleme yanlışının kucağına atıyordu.

Dün gazetemizde yayımlanan Ergin Yıldızoğlu’nun makalesi, iktidarın baskı ve zulmünden bunalanlar tarafından, “Z Kuşağı” denilen “Yeni Gençlik” kesiminde siyasal bir umut vehmedenlerin de aynı tür bir yanlış içinde olduklarına işaret ediyordu:

Hiç kuşkusuz, sorgulayıcı ve başkaldırıcı gençlik her zaman bir umuttur ve “Gezi Direnişi” gibi olayların içinde önemli bir rol de oynayabilir, ama genellikle yaşa bağlı özellikler sergilediğinden, zaman içinde sistemle bütünleşir ve sönümlenir.

Elbette öncülük ettiği olaylar siyasal, toplumsal ve hatta ekonomik bazı geçici sonuçlar bile doğurabilir ama bu sonuçların kalıcı olabilmesi ancak, siyaset, sınıfsal yapı, üretim ilişkileri ve özellikle de ekonomik sistem içindeki yapısal değişikliklerle olanaklı olur.

KAHROLSUN HER TÜRLÜ İNSAN VE HAYVAN SÖMÜRÜSÜ...

YAŞASIN SORGULAYICI, ÖZGÜRLÜKÇÜ VE DEVRİMCİ GENÇLİK...

YAŞASIN ÖZGÜRLÜKÇÜ VE DEMOKRATİK CUMHURİYET!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları