Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gerekliyi, yeterli diye yutturmak

13 Mayıs 2016 Cuma

En etkili yalan, yarı doğru olan yalandır! Halkın duygularını okşayarak onları aldatan, (demagoji yapan) liderler, bunu çok iyi becerirler.
En etkili yöntemleri de, belli olay ve olguları tanımlarken, gerekli olan koşulları, sanki yeterli koşullarmışçasına kullanmak, tanımları eksik bırakarak belli kavramların içlerini boşaltmaktır.

***

Türkiye yıllardır sağ iktidarlar tarafından saptırılan “Demokrasi”, “Milli İrade”, “Çoğunluk Yönetimi”, “Sandık” ve bunlara dayalı “Meşruiyet” iddialarıyla kandırılıyor.
Klasik örnek “Demokrasi” ve ona bağlı olarak “Milli İrade” ile “Meşruiyet” tanımlarıdır.
Sandık” yani “seçim”, “Demokrasi”nin gerekli ama yeterli olmayan koşuludur.
Sağ iktidarlar, “sandıktan” çıkmayı, “seçim” kazanmayı, meşruiyetlerinin temeli, yani yaptıkları her eylemi meşru kılan bir koşul sayarlar.
Oysa iktidarların meşruiyeti SADECE seçim kazanmakla sağlanmaz...
Meşruiyet, SEÇİM KAZANMAYA İLAVE OLARAK, Anayasaların öngördüğü biçimde, başta muhalefet ve ifade özgürlükleri olmak kaydıyla, temel hak ve özgürlüklere saygılı davranmakla ve yargı denetimine tabi olmakla sağlanır.
Bu anlamda demokrasi: “Azınlıkta kalmış olanların da iktidar olabilme haklarının ve OLANAKLARININ bulunduğu, serbest, şeffaf, eşit koşullarda, periyodik olarak tekrarlanan seçimlerin yapıldığı, temel hak ve özgürlüklere ve bunları koruyan hukuk düzenine dayalı olan bir rejimdir.”
Bu tanımda dikkat çekmek istediğim nokta, “serbest, şeffaf, eşit koşullarda, periyodik olarak tekrarlanan seçimler” önkoşuludur.
Örneğin, Başbakan’ın, Başbakan kimliği ve yetkileriyle katıldığı bir Cumhurbaşkanlığı seçimi adil ve eşit koşullarda yapılan bir seçim sayılamaz ve seçim sonucu meşru kabul edilemez. Aynı itiraz, devletin valilerinin iktidar partisinin propagandası olarak buzdolabı ve benzeri mallar dağıttığı seçimler için de ileri sürülebilir. Benzer bir itiraz, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’nın sahalara inip propaganda yaptığı seçimler için de geçerlidir.
Sonuç olarak ortada bir sandığın olması, “Demokratik bir seçim yapıldığının” güvencesi değildir...
Hele böyle eşit olmayan koşullardaki bir seçimle iktidar olmuş bir partinin, üstelik temel hak ve özgürlükleri de ihlal etmesi, “Demokrasi bağlamında”, meşruiyetini tümüyle kaybetmesi anlamına gelir.

***

Gerekli koşulları yeterli kabul ederek yapılan kavram saptırmasına ne yazık ki iktidar içinde olduğu kadar iktidar dışındaki gruplarda da rastlıyoruz...
Örneğin dünkü yazımda okurlardan en çok olumlu yorum alan satırlarım şunlardı:
“Demokrat olmak elbette ordunun darbeciliğine karşı çıkmayı, direnmeyi içerir, ama sadece ondan ibaret değildir:
Dogmatik, faşist kafalı sivillere karşı da direnmeyi ve temel hak ve özgürlükleri savunmayı gerektirir.
Solcu olmak da elbette Kürtlerin ezilmesine karşı çıkmayı içerir ama, sadece ondan ibaret değildir:
Tüm din, mezhep, ırk ve milliyet gruplarının içindeki emekçilerin, sağlık, eğitim ve istihdamda eşit fırsatlara sahip olmalarını, her türlü kültürel, siyasal ve sosyal haklarda eşitliğini ve gelir adaletini savunmayı gerektirir.”

***

Sanıyorum, yıllarca süren sağ iktidarlar ve bir de bunların yollarını açmak için yapılmış olan askeri darbeler, kullandıkları demagojik yöntemlerle, tüm politikacıların ve “kamuoyu liderlerinin” de, paradigmalarını, referans çerçevelerini ve ahlâklarını bozdu...
Herkes demagojiyi, geçerli bir yöntem olarak kullanmaya başladı... Böyle zamanlarda doğruları savunmak çok zor oluyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları