Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Diren Kılıçdar!

11 Temmuz 2017 Salı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, uzun Adalet Yürüyüşü’nün sonunda, İstanbul Maltepe mitinginde, bunun bir son değil, bir başlangıç, bir yeni adım olduğunu vurgulayarak, on maddelik bir Adalet ve Demokrasi bildirgesi okudu.
Bu yürüyüş, bu miting ve bu bildirge Kılıçdar’ı, CHP Genel Başkanlığı’ndan Sosyal Demokrasi’nin Liderliğine yükseltti!

***

Gerçekten de bu Yürüyüş ve Miting, CHP ve Kılıçdar açısından, bir yeni adımı, bir “yeniden doğuşu” simgeliyor...
Bu on maddelik bildirge, Meclis’i, arkadan dolanarak devre dışı bırakan (bypass eden) yeni Anayasa teşebbüsü karşısında mecburen “Sokakta aranan” Adalet ve Demokrasi için belirlenen hedefleri özetliyor!

***

Aslında, Berberoğlu’nun tutuklandığı haberi üzerine, aniden, kendiliğinden başlatılan bu yürüyüşün Kılıçdar’ın kafasında uzun zamandır, en azından geçen yılın Ekim ayından beri mayalanan muhalefet yöntemlerinden biri olduğunu kongar.org sitesinde dünkü yazımda belirttim.
Ben bunu daha o zaman 22 Ekim 2016 tarihinde yazdığım yazıda açıklamıştım. (Yazı için, kongar.org’da bu haftaki “Güncel” bölümüne bakınız. Orada alıntıladım.)
Bana kalırsa, yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara karşı ortaya çıkan “Yürüyüşün” gerekçesi olarak dile getirilen “Bıçak kemiğe dayandı” ifadesi, hem toplumsal tepkiyi, hem de muhalefet lideri olarak Kılıçdar’ın ruh halini yansıtıyordu.

***

1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz.
15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/ halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır.
20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
3. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir.
Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır.
OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terk edilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.
5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir.

Anayasa Mahkemesi’nin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.
6. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez.
Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayri meşrudur.
Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.
8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır.
Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.
9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir.
İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.

10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır.
Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.”

***

Hiç kuşkunuz olmasın:
Bu bildirge önümüzdeki iki yıla da ışık tutacaktır!
DİREN ADALET...
DİREN DEMOKRASİ...
DİREN KILIÇDAR!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump hoş mu geldi? 7 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları