Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Deli Dumrul Sendromu’nun yol açtığı sıkıntılar

19 Haziran 2020 Cuma

İnsan ilişkilerini, siyaseti, toplumsal durumları ve sorunları anlatmak için, bilim insanları çeşitli modeller kullanırlar:

Bunlar gerçek yaşamda bire bir karşılığı olmayan, ancak değişik biçimleri görülen saf ve teorik, soyut kavramlardır.

***

Deli Dumrul Sendromu, kendini herkesten güçlü görmek, herkese meydan okumak durumudur.

Dunning-Kruger Sendromu, cehalet ne kadar koyu ise özgüvenin ve “Ben her şeyi en iyi bilirim” anlayışının da o kadar yüksek olduğunu gösterir.

Türkçede de çok güzel bir ifadeyle “Cahil cesareti” diye tanımlanmış olan bir durumu açıklar.

Öğrenilmiş Çaresizlik Sendromu, çözüm üreten belli davranışların ve girişimlerin sürekli cezalandırılarak yasaklanmasını ve bu engellemenin gelenek halinde kuşaktan kuşağa aktarılmasını açıklar.

Obskurantizm (Bilmesinlercilik) Sendromu, belli konuların esaslarının, ya yasaklanarak veya bulandırılarak bilinmesinin engellenmesini açıklar.

Hubris Sendromu, kibir hastalığıdır; bir adı da “tanrısal ego” hastalığıdır.

Megalomani Sendromu, kendini herkesten büyük görme hastalığıdır.

Mitomani Sendromu, sürekli yalan söyleyen ve söylediği yalanlara da inanan kişilerin hastalığıdır.

Narsisizm Sendromu, kendisine âşık olmak, kendisini herkesten üstün görmek durumudur.

Paranoya Sendromu, herkesin kendisine düşman olduğunu düşünmek, kendisini sürekli tehdit altında hissetmek durumudur.

Nepotizm Sendromu, ihalelerde ve atamalarda liyakat yerine, akrabaların, eş dost kayırmacılığının egemen olması durumunu anlatır.

Demagoji Sendromu, ırkçılık, milliyetçilik, dincilik, mezhepçilik gibi ideolojiler aracılığıyla, duyguları okşayarak, geniş kitleleri aldatmaktır.

Kleptokrasi Sendromu, siyasal rejimin yolsuzluk ve hırsızlık üzerine kurulu olmasıdır.

Klientalizm Sendromu, seçmene müşteri muamelesi yapılması ve verilen her hizmet için siyasal destek talep edilmesi, “Sadaka Devleti” anlayışıdır.

***

Sevgili okurlarım, bütün bu sendromlar, aslında gerçek hayatta “normal insanlarda” görülen bazı “normal özelliklerin” aşırılık halleridir:

Yani herkeste bu sendromlardan biri, bazıları veya hepsi birden, az miktarda görülebilir ama bu sendromların belirlediği duygu ve düşünce hali, tutum ve davranış kalıpları aşırıya kaçmadığı sürece insan “normal yaşamına” devam edebilir ve elbette kimse de ondaki bu “sendromların” farkına bile varmaz!

Şimdi Deli Dumrul Sendromu “Tek Kişi Yönetimindeki bir iktidara” musallat olduğunda, siyasette ne gibi sonuçlar doğuracağına bakalım.

***

Deli Dumrul Sendromu ne anlama geliyor?

“Deli Dumrul Sendromu, mutlak iktidara sahip olan tek kişinin, sınırsız kibirle, gücünü rakipsiz sanması, mantıksızlık, haksızlık, hukuksuzluk ve zulüm yapmasıdır!”

Bütün “Tek Kişi Yönetimleri” er veya geç, “İktidar zehirlemesi” de diyebileceğimiz bu sendroma yakalanır çünkü siyaset biliminin ünlü deyişi ile “Bütün iktidarlar yozlaşır ve yozlaştırır; mutlak iktidarlar mutlaka yozlaşır ve yozlaştırır!”

Peki, sonuçları nedir?

1) Siyasette, Dunning-Kruger, Obskurantizm, Hubris, Megalomani, Mitomani, Narsisizm, Paranoya, Nepotizm, Demagoji, Kleptokrasi, Klientalizm sendromları zaman içinde tek tek veya hep birlikte devreye girer.

2) Yönetim, hem parti, hem lider, hem de hükümet ve devlet olarak, halktan, seçmenlerden kopar, kendinin suni, gerçeklerden uzak, sanal dünyasında yaşamaya başlar.

3) Adalet zedelenir.

4) Liyakat yok olur, akraba, eş dost kayırmacılığı egemen olur. Nepotizmden dolayı bütün devlet ve hükümet mekanizmalarının etkinlik ve verimlilikleri düşer; yolsuzluk ve hırsızlık egemen olur, toplum ve devlet geriler ve sonunda mevcut kurumlar çöker.

5) Başta, ifade, toplantı, gösteri, muhalefet, medya özgürlükleri olmak üzere, Demokratik Hak ve Özgürlükler zedelenir, baskı artar.

6) Göze girmek için “kraldan çok kralcılık” yapan partililer veya devlet görevlileri türer ve bunların bütün tahammülleri aşan, taraftarları bile isyan ettiren aşırı eylem ve söylemleri, doğrudan doğruya iktidara, lidere ve tabii, topluma ve devlete zarar verir.

7) Parti ve devlet içinde hizipler oluşur, bu hiziplerin kıran kırana mücadelesi, iktidara, lidere, elbette son tahlilde de devlete ve topluma zarar verir.

***

İşte tarihin ve siyaset biliminin bize öğrettiği gerçekler bunlardır.

Bu nedenle her zaman:

“YAŞASIN PARLAMENTER DEMOKRASİ VE LAİK HUKUK DEVLETİ” diyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları