COVID-19’la etkin bir savaş önerisi: ‘Milli Seferberlik Planı’

20 Mart 2020 Cuma

18 Mart 2020 tarihinde, Yarbay Mustafa Kemal’in, dünya tarihini değiştirdiği ve Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk olmak yolunda parladığı 1915 Çanakkale Savaşı’nı anma gününde, Beştepe’de oturan ve çalışan Tek Kişi Yöneticimiz, Cumhurbaşkanlığı makamı olarak terk ettiği Çankaya’ya teşrif ederek kabine üyeleri ve (seçilmiş) Sivil Toplum Kuruluşları ile bir toplantı yaptı ve toplantı sonrasında COVID-19’la mücadele için alınan önlemleri açıkladı.

Türk Tabipleri Birliği ve Türk Eczacılar Birliği başta olmak kaydıyla, pek çok sağlık meslek örgütünün çağrılmadığı toplantı sonrasında açıklanan önlemler, sağlık alanından çok ekonomi ve maliye alanına yönelikti ve pek de yeterli görünmüyorlardı.

***

Sağlık alanında, 65 yaş üstü vatandaşlara maske ve kolonya dağıtılması, 76 yaş üstü vatandaşlara da, istemeleri durumunda, emekli maaşı ödemelerinin evlerinde yapılacağı dışında, gerek halk sağlığını düzenleyen gerekse hastanelerin ve sağlık personelinin çalışma koşullarına ve gereksinmelerine ilişkin yeni bir önlem yoktu.

Sadece temizliğin ve tecridin (karantinanın) önemi, İslam dini üzerinden tekrarlanarak vurgulandı.

***

Ekonomi ve maliye alanındaki önlemler ise geniş emekçi kitlelerin hakları ve halkın ekonomiyi canlı tutacak olan alım gücünü desteklemek konusunda umut olmaktan uzaktı.

Üstelik de salgının yol açacağı durgunluğun aşılmasında bankaların üzerine ciddi bir yük getiriyordu.

***

Etkili önlemler neler olabilir?

Ekonomik konudaki düşüncelerimi bir başka yazıya bırakarak, bugün sağlık konusunda genel bir önerimi dikkate sunmak istiyorum.

Özel önlemler, bu genel önerim çerçevesinde ele alınabilir:

Dünya Sağlık Teşkilatı’na danışılarak “Bilim Kurulu”nun koordinasyonunda, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği gibi meslek kuruluşları başta olmak kaydıyla, bütün ilgili bürokratlar, teknokratlar ve STK’lerin katılımıyla derhal bir “Milli Seferberlik Planı” yapılmalıdır.

Bu “Milli Seferberlik Planı” çerçevesinde COVID-19’la savaş için ülkenin çeşitli bölgelerinde, (büyük kentlerimizde birden çok olmak üzere), “eşgüdüm merkezleri” kurulmalı, bu merkezler halkı tecrit, teşhis ve tedavi konusunda yönlendirmeli ve ilgili kuruluşlar arasındaki eşgüdümü, hasta, hizmet ve bilgi akışını sağlamalıdır.

Başta çok reklamı ve propagandası yapılan Şehir Hastaneleri olmak kaydıyla, bütün kamu hastaneleri, özel sağlık kuruluşlarıyla birlikte, COVID-19 için yapılacak bu “Milli Seferberlik Planı” çerçevesinde aktif olarak devreye sokulmalıdır.

Vakıflara ve özel şirketlere/kişilere ait hastaneler de, derhal bu “Milli Seferberlik Planı” çerçevesinde, kamu hizmeti vermek üzere devreye sokulmalı, gerekirse bunun için özel bir kanun çıkarılmalıdır.

Devletin bütün üretim ve mali kaynakları önce sağlık personelinin güvenliğini sonra da hastanelerin hizmet gereksinmelerini karşılayacak biçimde (test kitleri, maskeler, solunum cihazları vb.) seferber edilmelidir.

Başta doktorlar olmak kaydıyla bütün sağlık personeline özel haklar ve olanaklar sağlanmalı, korunmaları için ekstra özel önemler devreye sokulmalıdır.

Bu çerçevede, paniği ve dezenformasyonu önlemek için, salgın hakkında, eldeki bütün bilgilerin şeffaf bir biçimde sık sık kamuoyuyla paylaşılması ve halkta bir güven duygusunun oluşturulması gerekmektedir.

***

Başta her düzeydeki yöneticilerimiz ve sağlık personelimiz olmak kaydıyla bir kez daha anımsatıyorum:

İnsanların gerçek kimlikleri, kişilikleri, karakterleri, baskı altında, kriz zamanlarında ortaya çıkar:

Sağlığınızı ve haysiyetinizi koruyunuz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları