Deniz Yıldırım

Yeni model

15 Aralık 2021 Çarşamba

Bu iktidar 2001 krizinin üstüne, pansuman tedavileri de üstlenerek başa geldi. Yıllarca düşük kurdan sıcak para bolluğuna yaslandı, o arada ne var ne yok özelleştirdi. Krizlerle yoksullaşan kitleleri sosyal yardımlarla, kredi genişlemesine dayalı olarak da hayali orta sınıfları borca dayalı tükettirme siyasetiyle egemen sınıfların büyüme modelinin yedeğinde etkisizleştirdi. Bu ortamda bir de, düşük kura güvenerek her alanda, gündelik tüketim ve gıda dahil, ithalata yaslandı.

Kur düşükken iyiydi, sonra sıcak para bolluğu bitti. İktidar da siyasal karar süreçlerini tekelleştiren bir modele geçti. Dünyada ise krizlerle birlikte yeni model tartışmaları başladı. Neoliberal model sorgulanır oldu. Pandemi üstüne geldi, tartışmalar derinleşti. Bu arada, pandemi döneminde enerji ve üretim maliyetleri arttı, Batılı merkezlerde üretim belli miktarda durdu. Enflasyon, pahalılık buralarda da baş göstermeye başladı.

Şimdi bu koşullarda, ülkemizi yönetenler, halkın gün gün yoksullaşmasına yol açan bir modeli hepimize dayatıyorlar. Deneme, yanılma süreciymiş bu. Bilimsel bir okumaya, önceden yapılmış hazırlıklara, ortaya çıkabilecek zaafların giderilmesine dayalı bir deneme değil. Ne çıkarsa bahtımıza mantığı. Zaten yeni bakanın söyleşisinden bu anlaşılıyor.

Bu sözde “yeni model”, kendisini sıcak para ve faiz karşıtlığıyla, üretim destekçiliğiyle tanımlıyor. Şaka da burada. Döviz bağımlılığın olmaz, ara malında, tüketim maddelerinde dışarıya bu kadar bağlı değilsindir, planlaman vardır, yurttaşını ezdirmeyecek bir üretim ve bölüşüm stratejisi izliyorsundur, yıllardır takip ettiğin ekonomi politikasıyla bugünlere hazırlanmışsındır; sonunda sıcak para musluklarını kesmek için faizleri düşürürsün, yine de rezervlerin sana yeter. Önünü alırsın.

Böyle mi yürüyor işler? Hayır. Rezervleri erittiklerini dünya âlem biliyor. Üretim deseniz? Özelleştirmelerle şekerden kâğıda kadar her konuda dışa bağımlılığı artırdılar. Kitap kâğıdı, tuvalet kâğıdı, şeker, süt ürünleri... Saymakla bitmiyor. Yerli üretimi desteklemeyen neoliberal siyasetin sonuçlarını kur arttıkça, paramız değer kaybettikçe daha fazla yaşıyoruz şimdi. Bugünlerin sorumlusu kim? Geride kalan 20 yılda bu politikaları kimler izlediyse herkes.

İKTİDARIN AKLI

Peki iktidarın aklı nasıl işliyor sahi? Biliyorum, çoğu kişi kararlarda bir rasyonalite aramayı bıraktı. Haklı olarak. Bir kişi “olacak” diyor, oluyor; “olmayacak” diyor, olmuyor. Mesele bu kadar basit. İyi ama; bu “olacak” ve “olmayacak” kararını etkileyenler nasıl bir akıl yürütüyorlar? Tahminen şöyle: “Krediler ucuzlasın, biz yeni üretim üssü olalım, pandemide oluşan yeni tabloyu fırsata çevirelim.” Peki nasıl olacak bu? “Türk Lirası değersizleşsin, emek maliyetleri de düşürülsün. Ucuz emekle, otoriter/sopalı rejimin sağladığı baskıcı olanaklarla sermaye birikiminin önü açıldıkça açılsın.” Zaten hep yaptıkları bu değil mi? Öyle. Demek ki şimdi, halkı daha da ateşe atarak, ekonomi dışı zora dayalı bir baskıyla sermaye birikim krizini gidermek, yandaşların kaynaklarını açık tutmak için daha fazlasına ihtiyaç var.

Fakat bu tablo, bir yandan da, en yoksullardan güvencesiz gençlere, orta sınıflara kadar herkesi olumsuz etkiliyor. Pahalılık ve zamlar can yakıyor. Haliyle ekonomi ana gündem, dinselleştirilmiş mesajlarla “sabredin” telkinleri de, çoluk çocuk aç yatarken, eski ideolojik işlevini yerine getiremiyor. AKP’nin geleneksel tabanında da itirazlar, ekonomik model çatırdarken, halkı yoksullaştıran kararların ardı arkası kesilmezken daha görünür oluyor ya da olma potansiyeli sergiliyor.

İşte bu noktada da, arzulanan modeli daha da otoriterleşerek sürdürmek dışında bir çaresi kalmıyor iktidarın. Fasit bir daire bu. Baskı uyguluyor, keyfi, dayatmacı ve yanlış kararlar alıyor, itiraz edenler çoğaldıkça, bu kez daha fazla baskıya başvuruyor. Ellerinde başka çıkış reçetesi kalmamış, bu açık.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları