Deniz Yıldırım

Rejimin yeni aşaması

02 Şubat 2022 Çarşamba

Yeni hükümet sistemiyle ilgili söyledikleri her şey pratik tarafından yalanlanıyor, yanlışlığı kanıtlanıyor. “İstikrar” masalının ekonomide, halkın geçim şartlarında nasıl bir gerilemeye yol açtığını anlatmaya gerek yok, yaşanıyor. Diğer yandan bu “istikrar” vurgusunun bir de siyasal ayağı vardı. Sürekli değişiklikler olmayacak, iş yapanlar görevinin başında kalıp sistemi oturtmaya çalışacaktı. Elbette aksi oldu. Son olarak Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün istifasıyla birlikte, gazetelere de yansıdığı üzere, yeni hükümet sisteminin uygulamaya konduğu 2018 yılından bu yana yedinci kez bakan değişikliği yaşandı.

Sürekli bakan ve bürokrat değiştirmeye dayanan bu sistemde, neredeyse koalisyon hükümetlerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar/uyumsuzluklar nedeniyle gerçekleştirilen bakan değişikliklerinden daha fazla bakan görevden alınıyor ya da her ne demekse, bakanlar “affını istiyor.” Bir yandan istikrar masalının üstündeki cilayı kazıyan bu tip gelişmeler, diğer yandan da bütün yetkilerin tek kişide toplandığı bir sistemde, bütün sorunları hep başkalarına yükleme taktiğini ele veriyor.

Öte yandan bu son gelişme, yani Adalet Bakanı’nın istifasına varan süreçte yaşananlar, aynı zamanda iktidar içinde bir süredir var olduğu bilinen/konuşulan, farklı gruplar/klikler arasındaki mücadelede de yeni bir aşamaya geçtiğimizi gösteriyor. Bu gruplar arasındaki mücadele, bir yandan da taktik düzlemde “hukuku savunanlar” ile “güvenlikçi yürütme” anlayışı arasındaki gerilime dayanıyordu. Şimdi taktik düzlemde bu “hukuku savunanlar” ayağının da tasfiye edildiğini söyleyebiliriz. Sonuçları, iktidar koalisyonu içindeki güç mücadelesinden daha fazla olacaktır.

Sistemin uzun süredir yürütmeyi güvenlikçi temelde tek kişide pekiştirdiği, kararnamelerle alanını genişlettiği biliniyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte, rejimin ayrıcalıklı aygıtının daha da güvenlik merkezli olacağını, muhaliflere baskıların daha da artacağını, ekonomik krizin kitlelerce daha fazla hissedilmesiyle birlikte, iktidar koalisyonu içinde giderek tekleşen eğilimin düşük yoğunluklu bir faşizme doğru yelken açmak isteyebileceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Ağırlık kazanan aygıtlar ve siyasal ittifakların yapısı, bunların tarihsel deneyimleri, yönleri ve işlevleri bu söylediğim olasılıkları pekiştirmeye oldukça uygun.

YİNE FRAENKEL

21 Aralık 2019’daki köşe yazımda, Ernst Fraenkel’den, sonunda dilimize kazandırılan İkili Devlet kitabından söz etmiştim, şu cümlelerle: “Ernst Fraenkel’in 1941’de yayımlanan kitabının adıdır İkili Devlet… O anıt kitapta Fraenkel, Almanya’da Hitler’in iktidarının başlarında adım adım nasıl bir ikili devlet ve hukuk düzeni inşa ettiğini anlatır. Bir yanda yürürlükteki kuralların işlediği bir normatif hukuk düzeni vardır, diğer taraftaysa iktidarın kendisi ve hedefindeki gruplar için geliştirdiği bir istisna alanı. Bu ‘yürürlükteki hukuktan muaf’ yapı, adım adım alanını mevcut hukukun alanına doğru genişletebilir. Bu genişleme sonucunda da fiili ve istisnai olmaktan çıkıp kurala dönüşebilir. Ya da Fraenkel’in yaklaşımında olduğu gibi, iki alan birlikte varlığını sürdürebilir. Buna ikili devlet ve aslında çifte hukuk düzeni diyebiliriz.”

Son gelişmeleri, ikili devlet düzeni içinde zaten iyiden iyiye yıpranmış normatif hukuk düzeninin daha da silineceği ve istisnai gibi görünürken kendi alanını adım adım genişleten güvenlikçi aygıtların daha da baskın hale geleceği bir dönemin habercisi, iktidar içi bir büyük kırılmanın ve yeni dönem tercihinin keskinleşmesi olarak görmekten, okumaktan yanayım. Umuyorum her kesim, bu ciddiyetle meseleyi kavrayacak ve bu ciddiyetle ortaklıkları ayrılıkların önüne geçirecek bir siyaset hattını toplumun önüne koyacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları