Deniz Yıldırım

Kaşıkçı olayı ve dengeler

20 Ekim 2018 Cumartesi

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı İstanbul’daki konsolosluk binasına girip sağ çıkamayalı 18 gün oldu. Cinayet ortada ama görünen o ki suçluyu ilan etmek için bir “jeopolitik mutabakat” aranıyor; taraf olan ülkelerin çıkarlarına göre bir “sorumlu” bulma mutabakatı. Açalım.
ABD Başkanı Trump, bu olaya “aşırı” tepki vererek Suudi Arabistan’ı kaybetmek istemiyor. Suudi Arabistan, İsrail ile birlikte Trump’ın Ortadoğu projelerinin merkezinde; İran karşıtı cepheninse İslam dünyası içindeki liderliğine oynuyor. Bir yandan da bir dönem ABD tarafından AKP’ye atfedilen “Ilımlı İslamcı, reformcu” hükümet modeli için veliaht prens hazırlanıyor. Ve yine elbette Suudi Arabistan, Amerikan savunma endüstrisinin en büyük alıcılarından. Bir de petrol konusu var. Yani para konuşuyor. Trump bunların altını özellikle çiziyor.
Dolayısıyla ABD stratejisi, Suudi Arabistan’ı kaybetmeden ve özellikle de veliaht prensi “yedirmeden” konuyu “serseri, emirlerin dışına çıkan” alt kuvvetlere yıkıp kapatmaya dayanıyor. Gecikme, bu senaryonun inandırıcı olması için. Eski CIA Direktörü, yeni Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Riyad ziyaretinden sonra Suudi Arabistan’a kendi hikâyesini yazması için biraz daha süre verilmesi gerektiğini söylemesi de bunun uzantısı. Belli ki çalışılıyor.
Suudi Arabistan da ABD’nin bu tezi çerçevesinde bir savunma hazırlıyor; görüntü bu. En kuvvetli senaryo, operasyonu yürü-ten ekibin sorgulama emrinin dışına çıkıp işi cinayete götürmelerinin aslında Suudi Arabistan’ı ve veliaht prensi zor durumda bırakma amacı taşıdığını öne sürmeleri. İsrail de bu tezlere sahip çıkacağının işaretlerini veriyor. İsrail, İran karşıtı cephenin önemli bileşeni Suudi Arabistan üzerine yönelecek okların, İran’ı çevreleme ve ambargo siyasetinin birliğini bozacağını, enerjisini böleceğini ve bunun da İran’a yarayacağını düşünüyor.
Türkiye’ye gelelim. İktidar bir yandan kriminal incelemeyi sürdürüyor. Diğer yandan da Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik’in yazdığı üzere, Suudi Arabistan’ı sıkıştırmamak için meseleyi “fazla deşelemiyor”. Nedeni açık: AKP, Suudi Arabistan’da aslında sadece fiili lider veliaht prensin Müslüman Kardeşler’e ve Katar’a düşman olduğu, bu çerçevede de Türkiye ile ilişkileri aslında onun kötüleştirdiği tezine oynuyor. Bu noktada veliaht prense karşı tutum alırken doğrudan Suud monarşisini ya da statükosunu zora sokacak işlere yönelmeyeceğini “iyi niyet” göstergesi olarak sunuyor. Veliaht, Suud statükosundan değilmiş gibi! Biliyorlar, ama eldeki koz üstünden pazarlık için bir tür “iyi polis-kötü polis” oyunu bu. Suudi Başkonsolos’un elini kolunu sallayarak Türkiye’den çıkışına izin verilmesi de bu resmi bütünlüyor. Amaç? Açık ki Suudi Arabistan’la ilişkileri düzeltmek, mümkünse petrodolar akışını yeniden başlatmak ve Suudi Arabistan’ın Katar’a dönük baskısını hafifletmek.
Dünyada giderek “uluslararası, tarafsız bir komisyon” tarafından bu cinayetin incelenmesi tezi yayılırken ABD yönetiminin incelemeyi aslında fiilen Türkiye’ye bırakmış olması ise ilginç. Daha geçen hafta Brunson üstünden Türkiye yargısının Erdoğan’a bağlı olduğunu ima ederken hem de. Eğer bir mutabakat arayışı varsa, ki öyle görünüyor, bu durumda Türkiye’nin kriminal incelemesinin sonucunun bu mutabakata dayanacak hikâyeden bağımsız olması da zor. İktidar bunu bildiğinden bir yandan da elindeki malzemeyi dünya gündemine kademeli olarak taşıyarak ABD-Suud hikâyesinin kendisi açısından hafif kalışını belli ki önlemeye çalışıyor.
Diğer yandan bu olay Suudi Arabistan açısından bir zayıflık göstergesi olmanın ötesinde, Suudi monarşisinin emperyalist sistemin vazgeçilmez önemdeki müttefiki olduğunu yeniden belirgin kılan bir gösteriye dönüştü. ABD konuyu kapatmak için her şeyi yapıyor. Daha dün İngiltere Dışişleri Bakanı Hunt da benzer bir açıklamayla, Su-udi Arabistan’la ilgili iddialar kabul edilemez olsa da “düşünerek” hareket edeceklerini ilan etti. İsrail deseniz, İran karşıtlığı dışında önceliği yok, “Suud ne derse o” noktasındalar. Yani emperyalist sistemin yöneticileri, müttefikleri cinayeti kimin işlediğiyle değil, cinayetin krallığa zarar vermeden nasıl geçiştirilebileceğiyle ilgililer. Elbette Trump da bunun karşılığını fazlasıyla isteyecek.
Özetle 18 günün sonucu şu: Brunson olayı nasıl ki “iktidar saraylara kaydıkça emperyalizme bağımlılık artıyor” saptamasını doğruladıysa, Kaşıkçı olayı da emperyalizmin saray rejimlerine düşkünlüğünün göstergesine dönüşmüş durumda.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları