Deniz Yıldırım

Kâğıt

25 Aralık 2021 Cumartesi

Kâğıtla ilişkimiz nasıl dönüşüyor? Çok değil, internet bu denli yayılmadan önce mektuplar yazılırdı özenle, günlük tutulurdu. Önümüz yılbaşı; eskiden yeni yıl tebrik kartları gönderilirdi mesela. Demek ki kâğıt, para ile, değişim değeri ile özdeş olduğu kadar, yazıyla da duygularla da bağlantılıydı. Bir mücadele yürüyordu kâğıda yüklediğimiz anlam üzerinden: Eşyalaşma karşısında eşyalaşmaya yazıyla, duyguyla, iletişimle direniş büyüyordu bir ölçüde. Bir yanıyla kâğıt, metalaşmış ilişkilerin, paralaşmış değişim değerinin temsili karşısında, sıradan insanın duygusal sığınağıydı.

İşin bir yanında da elbette kitaplar vardı. Sayfalarına dokunmayı, bekledikçe sararan yapraklarından yayılan yıllanmış kokuyu içimize çekmeyi sevdik. Ya gazeteler? Etkin bir kamuoyunun oluşmasında, “Kim ne yazmış, ona ne yanıt verilmiş?” türü meraklarla gündemin belirlenmesinde basılı gazetelerin rolü büyüktü.

Ya şimdi? Zihinsel ve duygusal emeğimizin yansıdığı kâğıtların ve kâğıda dayalı üretimin yerini içerikte de biçimde de metalaşmış bir dünya alıyor artık. Basılan kitap sayısı fazla, satılan kitap az. Gazetelerin tirajları iç ve dış nedenlerle düştükçe düşüyor. Mektup yok, kâğıtla ve kalemle ilişki yeni kuşaklarda zayıflıyor. Bunlar elbette, yeni teknolojilerin, dijital çağın bir ürünü. Değişimin hızı artıyor.

Kuşkusuz bunun yanında bir de ekonomik ve siyasal gerçeklerin etkisi var. Alım gücünün düştüğü, ekonomik yaşamın çalışan sınıflar açısından giderek zorlaştığı koşullarda “paranın kâğıdı”, kültürel üretimin kâğıdının önüne geçiyor, öncelikleri belirliyor. Sadece tercihler açısından değil. Bugün tekelci olmayan tüm yayınevleri, kâğıt maliyetlerinin dövize bağlı yükselişinden şikâyet ediyor. Devalüasyon, kültürel üretimi de maddi ya da siyasi zora dayalı tekniklerle bastırmaya daima eşlik ediyor.

Bu yeni değil. Nitekim, edebiyat ve eleştiri dünyamıza büyük katkılar sunmuş olan Atilla Özkırımlı, “Çağdaş Türk Edebiyatının Genel Görünümü Üzerine Bir Deneme” başlıklı çalışmasının sonuç bölümünde şu saptamalara yer veriyor: “Türk edebiyatı 1980’li yıllara kâğıt fiyatlarının ve basım giderlerinin yükselmesi sonucu zorlanan yayın koşullarında girdi. Siyasal ortamın kargaşası ve yaygınlaşan, aydınları yıldırmayı amaçlayan terör, Bedrettin Cömert, Cavit Orhan Tütengil ve Ümit Kaftancıoğlu’nu da kurbanları arasına aldı (1978-1980).”

PARA

Bugün şartlar sadece dışsal nedenlerle başka değil. Dijitalleşme, kâğıtla, yazıyla, basılı eserle ilişkiyi elbette örseliyor. Buna, ekonomik koşulların basıncı da ekleniyor. Fakat daha önemlisi, hemen her alana yansıyan bir kültürel çölleşme süreciyle boğuşuyoruz. Elbette öfkelerin, duyguların gündelikleştiği, sosyal medyada anlık yazının, hızla tüketilen tepkinin zamanı hızlandırdığı bir ortamda kâğıdın ve ona dayalı üretimin kültürel alandaki içeriği/varlığı gerilerken, bu boşluğu maddileşmiş ilişkilerin kâğıtları olarak para doldurup belirliyor. Gündelik hayatımızda yaşanan her gelişme bunu kanıtlıyor.

Burada elbette, Sevinç Altınçekiç tarafından dilimize kazandırılan, Lothar Müller imzalı, Beyaz Büyü-Kâğıdın Çağı kitabının giriş kısmında Derrida’ya atıfla yaptığı alıntı çerçevesinde düşünmek gerekiyor bu gerilemeyi. Şöyle diyor Müller, Derrida’ya atıfla: “Kâğıdın geri çekilmesinden bahsederken kastettiği de genel anlamda değil, sadece kilit konumlardan geri çekilmesiydi.”

Aslında kâğıt hâlâ kilit konumda. Hayatımızı bizim belirlememizi sağlayacak kitapların, yazının, düşünsel ve bilinçsel sıçramaya dayalı iradi gelişmelerin yerini, başkalarının bizim yaşamımızı kumar masasındaymış gibi belirlemesini sağlayan para aldıysa, bu, kâğıdın kilit konumunu yitirmesinden değil, işlevsel açıdan sahip olduğu yıkıcı konumun ilk kez bu denli netleşmesinden kaynaklı belki de. Galiba tam da bu yüzden, kültürel hegemonya mücadelesi ekonomik-siyasal gerçeklerden kopuk bir gündem değil. Kültürel alanda kâğıdın yıkımıyla ekonomik alanda kâğıdın/paranın gücünün artışı arasındaki ilişki bu denli açıksa, hiç mi hiç kopuk değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları