Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Joker
Kaçış her zaman bir yerden bir başka yere olmaz. Düşünce ve duygu durumları arasında da kaçışlar gerçekleşir. İnsan bir şeye bağlanır, bir davaya inanır, bir dünya özlemine tutunur ya da bir inanç sistemine adar kendini. Ya bu dallar zayıflar ve kopma aşamasına gelirse? İşte nihilizme kaçış tam da burada başlar.
Zamanında Lale Müldür çevirisiyle Defter’de yayımlanmış Nihilizm bildirisinden alıntılayalım: “Nihilizm mitin çöküşünden doğar.” Bu bir bakıma, hayata tutunmayı sağlayan anlatıların çözülmesine verilen tepkiyi de açığa çıkarır. Bülent Diken de Nihilizm adıyla dilimize çevrilen kitabında bu tepkinin olası sonuçları üzerine akıl yürütür. Nihilizmin bir yanında, dünyayı anlamlandırdığımız değerlerin yitirilmesi varsa diğer yanında da “bir dünyası olmayan değerler” ve bu değerler için mücadele etmek isteyenler vardır.
Joker filmini izlemiş miydiniz? Filmin başkarakterinin yaşadığı da “mitin çöküşü”yle ilgili bir kaçış olabilir. Kimseyi güldüremeyen, kendisi ise bir savunma mekanizması olarak sık sık gülme krizlerine kapılan Arthur Fleck ruhsal sorunları olan, palyaçoluk yaparak geçinen, annesiyle yaşayan kendi halinde biridir. Dayak yer, ezilir, aşağılanır, ciddiye alınmaz. Tanınma sorunuyla karşı karşıyadır. Ve sevgiyi, sevilmeyi özlemektedir. Fakat bunlar olmadığı gibi, krizlerini tetikleyen başka gelişmeler baş gösterir. Annesinin her hafta yolladığı mektubu okur, babasının kim olduğunu öğrenir, baba bu durumu kabullenmez, Arthur’a bir yumruk da o sallar. Kimdir bu “baba”? Şehrin milyarderi, Gotham City belediye başkan adayı Thomas Wayne. Sistemin tepesine oturan Wayne ve çevresi, şehrin iktidar blokunu temsil eder.
Arthur, annesinin hastane kayıtları aracılığıyla kendi çocukluğundaki travmalarla ve annesiyle de yüzleşir sonunda. Kopuş burasıdır; kendi hayatını anlamlandıran “mitsel anlatı” şimdi çökmüştür. Dayandığını düşündüğü en zayıf dal da kırılmıştır. Ve “trajedi” olduğunu sandığı hayatının bir “komedi” olduğunu anlamıştır. Artık nihilistin değer kaybı, sistemin/düzenin yönetme kapasitesindeki kayıplarla ters yönden birbirine doğru hızla ilerleyen iki araç gibidir. Çarpışma kaçınılmazdır.
BİREYSEL İLE KAMUSAL
Öyle ki aynı dönemde, şehir yönetimi krizlerin faturasını halka çıkarmakta, çöpler toplanmamakta, sağlık harcamaları da kesilmektedir. Bu kesintilerden Arthur da payını alır. İlaçlarını temin edemez, doktoruyla görüşemez. Gotham City’de kamusal yaşamın çöküşüyle Arthur’un özel yaşamındaki çöküş hikâyesi daha da birbirine bağlanır.
Nitekim Arthur en sonunda “hınç” duygusunu intikam eylemine döker. Yok sayılmaya, tanınmamaya, horlanmaya, TV programlarında alaya alınmaya karşı öfkesini, kendisine kötü davrananlardan başlayarak, şiddet yoluyla, öldürerek gidermeye çalışır. Fakat bir “kör şiddet” midir sahiplendiği, şüphelidir. Çalıştığı yerden iki kişi gelir evine; birini öldürür, diğerinin gitmesine izin verir. Gerekçesi, kendisine hep iyi davranmış olmasıdır. Demek ki hayatına yön veren anlatının çöküşünde bile geçmişin değerlerini ölçü almayı sürdürmektedir (iyi ile kötü ayrımı).
Diğer yandan, Arthur çıldırırken palyaço maskesi de şehrin “öfkeliler”inin simgesine dönüşür. Arthur’un deneyimlediği, sevgisizliğe, saygı görmemeye, horlanmaya dayalı bireysel maneviyat açığı, giderek şehir sakinlerinin maddi öfkesinin eyleme dökülmesinin tetikleyicisi olmuştur şimdi. Bireysel hikâyeyle kamusal hikâye Arthur’un televizyona çıkması ve kendisine kamusal bir adlandırma olarak Joker diye hitap edilmesini istemesiyle daha da iç içe geçer. Bu, özel yaşamdaki Arthur’un kamusal yaşamdaki Joker karakterine dönüşüm anıdır. Demek ki “Gregor Samsa” bu kez odasından ya da yeraltından çıkmakta ve böceğe dönüşüp küçülmek yerine kamusal kişilik kazanarak kitlelerin gözünde büyümektedir. Fakat çözüm olmaya yeter mi bu?
Film üzerine yazdığı yazıda S. Zizek, “Bu bir ekstrem nihilizm, kendine zarar verme ve başkalarının çaresizliğine çılgınca gülme figürü. Pozitif politik proje diye bir şey yok” demektedir. Belki de önce nihilizme ve ardından da aktif şiddete kaçışın, programsızlığın ve alternatif düzen tahayyülünden yoksunluğun sonunda, bir “kurtarıcı kahraman”ın, “kaos”a karşı “güvenlik/düzen” beklentilerini yeniden tesis eden bir Batman figürünün doğuşu da burada saklıdır. Joker’in “kötülük” hikâyesi yoktan türemediği gibi, süper kahramanların yeniden düzen adına hegemonya tesisi için ortaya çıkışı da toplumsal karşılık bulması da “kendiliğinden” bir sürecin ürünü değildir öyleyse.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…