Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fazıl Say
İki karşıtlık düzeyi var ülkede. Birisi kuru Erdoğan karşıtlığı, diğeri ise Erdoğan’ın kurduğu baskı rejimine karşıtlık. Birincisi, Erdoğan ne yaparsa yapsın karşı çıkmaya dayanıyor, apolitiktir. İkinci düzeyse kişisel olarak Erdoğan’a değil, rejimin baskıcı niteliğine karşıtlığa dayanıyor, politiktir. Erdoğan’ın Fazıl Say konserine gitmesi üzerine oluşan “tepki seli”, kanaatimce birinci düzeyle bağlantılı olmaktan sıyrılamıyor. Anlatayım.
Fazıl Say, yerelle evrenseli harmanlayan bir büyük değerimiz. Bu değer, istese rahatlıkla başka ülkelerde yaşayabilecekken ayaklarını bu topraklardan kesmedi. Yargılanıp ceza aldı, baskı gördü, konserleri engellendi. Gitmedi.
Bakınız; Say’ın annesinin vefatı üzerine Erdoğan taziye telefonu açmış, Say da yanıt olarak Erdoğan’ı konsere davet etmiş. İlk adımı atan Erdoğan, konsere gelen de Erdoğan. Karıştırmayalım. Erdoğan’ın yandaşlık ilişkisi kurduğu “sanatçılar”la sözleşmesi iki taraflı oldu hep. “Sanatçılar”ın para, rant, reklam, dizi, mevki için Saray’a ihtiyaçları var. Saray’ın ise kültürel alanı kuşatmak için “sanatçılar”a. Konunun merkezi ise Saray’dır. Say bu sözleşmenin bir yerinde değil. İhtiyacı da yok.
Dikkat ediniz, Erdoğan’ın konuşması bir politik hedefe kilitliydi. “Sevgili Fazıl, bir sonrakini Külliye’deki operada yapalım” çağrısı yaptı Erdoğan. Politik Erdoğan, her olayı Saray’ı benimsetme hedefine bağlar. Şahıs olarak, taziye telefonu açan ya da konsere gelen Erdoğan ile rejim olarak Saray’ı gerçek bir sanatçı üstünden gözümüzde normalleştirmek isteyen Erdoğan arasındaki ayrım çizgisi burası. Saray bugün devletin otoriterce tek kişinin eline teslim edildiği yeni rejimin merkez üssüdür. Bizde misafir ağırlanır; Saray’a misafirlikse eleştirilir. Say, Erdoğan konserine geldiği için değil, bu konserden sonra Saray’a giderse ya da eleştirel tutumundan vazgeçerse eleştirilmelidir asıl. Hemen itibarsızlaştırmak da nedir?
Kaldı ki asıl amacımız, herhangi bir meselenin karşıt gibi gösterilen mahallelere siyasi etkilerini saptamak, kültürel duvarları yıkıp halkın gerçek gündemlerinin konuşulmasını sağlamak olmalı. Oysa Fazıl Say’a gösterilen tepkinin şimdiden yarattığı iki etki, bu hedeften uzaklığımızın göstergesi oldu bile.
İki etki
Her şeyden önce “seküler mahallede çok kolay insan harcanıyor” mesajı yerleşti. Bu tutum, geçişleri durdurmuyor, aksine sessizliği ya da yandaşlaşmayı teşvik ediyor. İktidarın istediğidir. Herkesi kaybetmekten şikâyet etmek yerine, insan kazanmanın yollarını düşünmeliyiz önce. Say’a bu tepkiyi gösterenlerin kaçı, “dik durduğu” için işinden, ekmeğinden, sahnesinden, evladından olan insanlara hakkıyla sahip çıktı? Bu da ayrı ölçüdür. Klavye kahramanlığı kolay.
İkinci etkiye gelelim. Bakın kaç gündür Saray medyası, Say’ın nasıl dışlandığını açık propaganda malzemesi yaparak anlatıyor. Muhafazakâr bir okurum mesaj atmış, “Hocam, Erdoğan sanatçıları kürsüden hedef gösterince ben de kızdım. İstediğimiz, Erdoğan’ın Say konserine giden Erdoğan gibi olması değil mi? Böyle olduğunda bile karşı çıkılacaksa, sanatçıları hedefe koyduğunda kızmanın ne anlamı kalıyor?” demiş kısaca. Yani Fazıl Say’a gösterilen tepkiyi, yazının başında aktardığım iki karşıtlıktan ilki içinde görüyor. “Erdoğan ne yaparsa yapsın eleştiriyorlar. Şahıs olarak Erdoğan’a karşılar” cümlesi zihinde belirdiği anda ise “demek ki siyasi değil itirazları; kültürel kimliği, değerleri nedeniyle karşı çıkıyorlar Erdoğan’a” mazeretinin kapısı açılıyor. Muhafazakâr mahallenin meseleyi bu “kültürel kılıf” içinde alması için iktidar her şeyi yapıyor, “Erdoğan’a baskıcı diyorlar, ama Erdoğan’ı konsere davet etti diye Fazıl Say’ı linç ediyorlar” alt mesajını da taşıyarak. Bu mesajı önleme derdi olmayan, kendimizi Saray Rejimi’nin olaylara verdiği öfkeli tepki biçimlerinden ayrıştırmaya çaba harcamayan her çıkış, kusura bakılmasın, siyaset görünümlü siyasetsizlik işlevi görüyor.
Asıl dikkatimi çeken mi? Bir hafta önce ABD Başkanı Trump, ülkemizin ekonomisini çökertme tehdidinde bulundu. Sonra bir aracı yolladı, Senatör Graham’ı. Senatör, Erdoğan’la 2.5 saat görüştü. MİT Başkanı ve Milli Savunma Bakanı ile de. Ve akşamında Fazıl Say konserinde, Erdoğan’ın davetiyle en önde, mevkidaş gibi mutlu mesut ağırlandı. Bizde politik muhalefet olsa, bizi mahvetmekle tehdit eden bir devletin yolladığı “özel” temsilcinin bir hafta sonra devlet katında gördüğü bu muameleyi sorgular, bu tehdit karşısında iktidarın kabullenmişliğini siyaset konusu yapar, Fazıl Say’ın Erdoğan’ı davetinden çok, Erdoğan’ın Graham’ı davetini konuşurdu asıl. Ama kolay olan “insan harcamak” ne de olsa.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!