Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Erken seçim’den önce
Daha önce de tartışmıştık. Türkiye tarihinin en karanlık dönemeçlerinden birisini 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasındaki dönemde yaşadık. Aynı zamanda Türkiye tarihinin en erken seçimlerinden biri olarak da kayıtlara geçti, 1 Kasım seçimleri. Dolayısıyla iktidar bileşenleri için “erken seçim” mutlaka reddedilecek bir olgu değil, koşullarını yeter ki kendileri belirlesin. AKP de bir erken seçim sonunda iktidara taşınmadı mı, kriz şartlarını yönetmekle uğraşan üçlü koalisyon hükümetinin bileşenlerine siyasi fatura çıkacağı biline biline “erken seçim” çağrılarıyla hükümet bozulmadı mı? Çabuk unutuyoruz.
7 Haziran’dan 1 Kasım’a giden süreçte birkaç kritik gelişme etkili olmuştu. Bunlardan birisi de AKP’nin tek başına hükümet kurma çoğunluğunu yitirmesiydi. İktidar bunun propagandasını yaptı. Fakat o günkü sistem parlamenter sistemdi. Bugün ise Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi var. Bu sistemde yürütme yetkisini ilk ya da ikinci turda yüzde elli artı bir oy oranını yakalayan aday kazanmış oluyor. Dolayısıyla, “gördünüz mü tek başına iktidarı kaybettik, ülke hükümetsiz kaldı, başımıza neler geldi. Verin yetkiyi” şeklinde özetlenebilecek bir propagandanın seçimden sonra aynı etkiyle sürmesi zor.
Diğer yandan bugün, bırakalım iktidarın zayıflamasını, bir kararnameyle ülkeyi yönetebilen, bir cümleyle müzik yayınının saatinden kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu ilan etmeye kadar kendini muktedir görebilen bir iktidar yapısıyla karşı karşıyayız. Her şey ellerinde, her yetkiyi kullanıyorlar. Yarın 24 Haziran; yeni sistemle yönetilmeye başlamamızın üstünden üç yıl geçmiş olacak. Sonuç daha iyiye değil, daha kötüye gidiyor. İşsizlik, pahalılık, yasaklar, umutsuzluk büyüyor. “Yönetme krizi” görüntüsü, bir iktidarın yokluğundan ya da yetkilerinin azlığından değil, bizzat varlığından besleniyor şu anda.
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR VAR
Fakat şu da unutulmasın: AKP tüm yaşananlara rağmen bugün anketlerde hâlâ birinci parti. Oy kaybediyor ancak bu, muhalefet partilerinin AKP’yi daha alt sıralara indirmesine yetmiyor. Kendiliğinden çözülme yok. Muhalefetin daha fazla irade göstermesi gerekiyor. Bu tabloda AKP, yürütme seçimini kaybetse bile Meclis’te en fazla vekili olan, seçimden birinci çıkmış parti olarak kalabilir. Muhalefetin anayasa değiştirecek çoğunluğa erişememesi olasılığını da hesaba katarak, “yasama ile yürütme arasında uyumsuzluk çıkar” propagandasına yaslanabilir. Tam da böyle bir “yasama - yürütme uyuşmazlığı” görüntüsünü, seçmeni “güvenlik krizi var” sonucuna ulaştıracak bir ortamın tamamlaması da iktidarın 7 Haziran ile 1 Kasım arasında izlediği “korkutma” stratejisinin işlemesine yol açabilir. Dolayısıyla stratejiler, seçim öncesine dönük olacaktır. Muhalefet partileri de buna göre ön almalı.
Kritik bir eşikteyiz. Türkiye’yi düze çıkarmak için ilk aşamada yapılacaklar belli. Fakat sıralama da önemli. Muhalefet partileri, ülkeyi erken seçime götürme talebinde elbette haklı. Bugün Türkiye açıkça kötü yönetiliyor. Keyfilikle, “ben yaptım, oldu” anlayışıyla, halkı yoksullaştıran politikalarla daha iyiye gidileceğini gösteren bir kanıt da yok. Aksine, çürümenin boyutları her gün daha da açığa çıkıyor ve kimse hesap vermiyor. Bu noktada halkın en geniş katılımla konuşacağı, ciddiye alınmayışının siyasi bedelini yansıtacağı yer elbette sandık. Ancak yine de erken seçim talebinden önce atılması gereken başka adımlar var. Geçiş sürecinin programı nedir, ilk hedefleri nelerdir, ortaklaşma sağlanmış mıdır? Bunların sergilenmesi, muhalefet partilerinin en geniş birlik içinde bu ortaklaşmayı göstermesi, seçmenin işlerin bu yolla daha iyiye gideceğine ikna edilmesi gerekiyor.
Ve ikincisi. Korkutmayla, tehditle, sopayla, “mühürsüz” oylarla seçim kazanma stratejisinin, her türlü zor gücünü siyasi hedefler için kullanabilecek bir yapılanmanın karşısında seçimlerin güvenliğinin bu sefer gerçekten sağlanabileceğine halkın ikna edilmesi de gerekiyor.
Ve elbette son olarak her türlü terörü ve şiddeti dışarıda bırakan bir mutabakatın açıklıkla ilan edilmesi, iktidar değişikliğinin Türkiye’yi huzura, güvene, refaha kavuşturacağı konusunda irade belirdiğinin gösterilmesi zorunlu. Bu iktidarın en büyük vaadi güvenlik. Muhalefet partilerinin kendi güvenlik stratejilerini, özgürlük ve geçimle uyumlu ortak huzur programlarını halka açıkça anlatması gerekiyor.
Bunlar yapılsın, zaten seçim halkın da talebi olur.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Futbolda pis kokular yükseliyor
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- CHP’de çelişen başkanlara uyarı
- Hekimlerin istifaları hızlandı
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!