Deniz Yıldırım

Ara toplam

02 Haziran 2021 Çarşamba

Ülkenin gündemini neredeyse bir aydır videolar belirliyor. Ortaya saçılan iddialarla ilgili iktidarın uzun süreli tepkisizliği ve ardından gelen dozu düşük açıklamalar, krizin düşündüğümüzden fazla etki yarattığını gösteriyor.

Siyasetin görünür alanlarda, şeffaf mekanizmalar eliyle inşa edilmediği ülkelerde krizlerin iç çelişkilere etkisini tam olarak anlamak mümkün olmuyor. Hele ki medyanın kolu kanadı kırılmış, baskı her alana yayılmışsa... Ayrıca iddiaların hakkıyla araştırılmasında ne yargı yeterli iradeyi gösteriyor ne de Meclis. Bütün bunlar, yasama ve yargı aleyhine genişleyen yürütme merkezli yeni sistemin yarattığı sorunlardan bağımsız değil elbette. 

Öte yandan Peker’in videolarının iktidar blokuna verdiği başkaca zararlar var ve iktidar buna karşı ikna edici hamleler yapmayarak algının daha da kötüleşmesine zemin sağlıyor. Bu da yönetememenin bir başka görüntüsüne dönüşüyor. Dikkatimi çeken sonuçları özetleyeyim.

Birincisi, videolardaki kirli ilişkilere dair iddia ve itirafları milyonlar izliyor. Sokaktaki vatandaş, ekonomik açıdan küçülen ekmeğiyle siyasal elitlerin sınırlı kaynakları dağıtma, paylaşma biçimi arasında bir ilişki kuruyor. Yurttaşın kendi ekmeğinin küçülmesiyle başkalarının ekmeğinin büyümesi arasındaki ilişkiyi fark etmesiyse ekonomik krize tepkileri siyasallaştırma potansiyeli taşıyor. Bu anlamda kan kaybı yarattığı kesin.

İkincisi, videolar etrafında oluşan hava, iktidarın “tek adam” rejimi, merkezileşmiş yönetim görüntüsü altındaki parçalılığını, çok başlılığını açığa vuruyor. Görünür alanda işlemeyen çeşit çeşit, parti içi, partiler arası, aygıtlar arası ittifaklar/koalisyonlar birbirlerini kurtlar sofrasının önüne atıyor şu sıralar. Bu açıdan “teklik” görüntüsünün karar süreçlerindeki keyfiyet bakımından varlığı gerçekse de iktidar paylaşımı açısından, düşünülenden çok daha parçalı bir yapıyla karşı karşıya olduğumuz da açık. Kaldı ki bu parçalılık, geçmişteki benzer durumlara göre hızlı taban konsolidasyonu/bütünleşme yaratılmasını da önlüyor. Çünkü yukarıdaki parçalılık, tabanda anında hissediliyor. 

Üçüncüsü, kendisini her alanda muktedir göstermek için zor aygıtlarına aşırı anlam yükleyen iktidar blokunun kırılganlığı, “bir kamera, bir tripot” vurgusu eşliğinde, sözün ve ideolojik aygıtların karşı propagandasını yayma potansiyeli sayesinde bir daha belirginleşiyor. Söz konusu slogan, iktidarın en büyük gücünün kendisini aşırı güçlü gösterebilmek olduğunun kanıtına dönüşüyor. Bir yandan da yıllardır adım adım medyayı ele geçirme, farklı söylemlerin duyulurluğunu bastırma konusundaki canhıraş telaşın nedeni de böylece ortaya çıkıyor.

ADALET VE AK’LIK

Dördüncüsü, videolar iktidarın ideolojik söyleminin de altını oyuyor. İki açıdan... İlkine bakalım. 90’ların krizler, istikrarsız yönetimler, çete-mafya ittifaklarıyla kirlenmiş siyasal tablosuna karşı AKP kendisini özellikle AK’lık vurgusuyla sundu. Akıllıca bir hamleydi. Bıkkın, geleneksel partilere tepkili kitlelere temiz bir sayfa, beyaz bir başlangıç vaadi taşıyordu. Şimdi ortaya dökülen çete, mafya, yolsuzluk ve kirli ilişki iddiaları karşısında kamuoyunu tatmin edecek açıklamaların gelmemesi, hukuksal süreçlerin yeterince işletilmemesi, iktidarın zaten giderek silinmiş aklık vurgusunun da altını oyuyor. Bu kirli ilişki ve olasılıkları on yıllardır dillendiren siyasal ve sosyal muhalefet güçlerinin söylediklerinin etkisi de asıl şimdi ortaya çıkıyor. Bu açıdan muhalefeti yok sayarak her şeyin videolarla değiştiğini iddia etmek yerine, yıllardır ifade edilen ve halka anlatılmaya çalışılan olguların, şimdi içeriden birisi tarafından ilan edilince daha fazla ciddiye alınmaya başladığını söylemek gerek.

İkinci boyut da şu: Peker, videolarında ısrarla vatan, millet, din gibi duyguların iktidar blokunu oluşturan kuvvetler tarafından yıllardır nasıl sömürüldüğünün altını çiziyor. Bir bakıma “beka” söyleminin, iktidar koalisyonunun din ve milliyetçilik temelinde kurduğu ideolojik hegemonya stratejisinin yine o kesimler içinden gelen ve orada bu söylemleri sayesinde yıllarca korunup kollanmış biri olarak altını kazıyor.

Özetle, bütün bunlar iktidar blokunun kırılganlığını gösteriyor. Ancak durum böyle diye denklemi yanlış kurmanın, temiz siyaset isterken iktidar blokunun antidemokratik tarafları arasında tercih yaparak büyük beklentilere kapılmanın da gereği yok. Halk olarak biz seyirciyiz; bizim üzerimizden sunulan, ekranlarda görünür kılınan kısımlar açık ki bir pazarlık sahnesinin parçaları.

Bu noktada asıl meselemiz, ekonomik darboğaz yaşayan topluma, bu kararmış havada demokratikleşme ve hukuk devleti bakımından alternatif, temiz bir siyaset önerebilmekte, ekmekle hürriyet arasında bağ kuran programları güçlendirmekte düğümleniyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları