Deniz Yıldırım

‘Adalet Hareketi’

26 Eylül 2020 Cumartesi

Türkiye’de baskıların, tutuklamaların, sürgünlerin mağdurları genelde iktidarlara cesaretle karşı gelenler, çağdaş ve emekten yana değerler uğruna yazanlar, çizenler ve mücadele edenlerdir. Fakat ne hikmettir ki mağdurlar çoğunlukla cumhuriyetçilerde ve solda, bu hissi sömürenlerse hep otoriter sağdadır.

Sağ siyasetin Demirel’in Adalet Partisi’nden günümüzde Adalet ve Kalkınma Partisi’ne kadar topluma adalet teması etrafında bir yeni düzen ya da sahte değişim vaadi sunması, baskıcı ve sermaye yanlısı kesimlerin adalet söylemini kendi ellerinde oyuncağa dönüştürmesinin, halkın bu özlemini sömürmesinin uzantısıdır. Demek ki yaptıkları sömürü emekle, dinle sınırlı değildir. Özlemler de sömürülmektedir. Toplumun özlemleri içinde, farklı özlemler arasında zincir kuran kavramsa adalettir.

Bugün, yıllarca sağ siyasetler tarafından sömürülen adalet kavramının demokratik, çağdaş ve emekten yana bir düzen için birleştirici, köprü kurucu işlev görmesi, kavramın sömürüden kurtarılması mümkündür, şartlar uygundur. Denemeler de yok değildir; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde başlayan Adalet Yürüyüşü önemli bir adım olmakla birlikte, siyasal alana bu tema etrafında hükmeden genişletici bir devamlılık sergileyemedi.

Siyasal İslamcıların da milliyetçiliği toplumu ayrıştırmak ve kutuplaştırmak için kullanan yapıların da Türkiye’nin adalet özlemine yanıt veremeyeceği tarih ve tecrübeyle sabit. Bu noktada, adalet teması etrafında, toplumun farklı kesimlerinin özlemlerini ve beklentilerini siyasal alana taşımak için particiliği aşan bir harekete ihtiyaç olduğu kesin. Birçok yeni parti kuruluyor bu aralar. Türkiye’nin yeni partilerden çok, geniş bir Adalet Hareketi’ne ihtiyacı var oysa. Farklı talepler etrafında birliği sağlayacak köprü, birleştirici zemin Adalet olmalı.

Adalet var mı?

Adalet yok mu? Ben sorayım: var mı?

Adalet olsa, aile, akraba, tarikat ya da parti bağıyla hak etmediği yerlere birileri gelebilir miydi? Yüz binlerce genç işsizlik sarmalında yaşama tutunmak zorunda bırakılır mıydı?

Adalet olsa; kimisi çocuklarına özel dersler için daireler tutarken kimilerinin çocukları tarlada, toprakta, fabrikada, sokakta çalışmak zorunda kalır mıydı?

Adalet olsa, binlerce sağlık emekçisi aylardır geceli gündüzlü ve canları pahasına bizim için mücadele ederken, birileri yeni yeni saraylar diktirebilir miydi?

Adalet olsa, haksızca zenginleşenler milyonlarını yurtdışına kaçırıp vergi vermezken, verginin yükü emekçinin sırtına bindirilir miydi?

Adalet olsa, geçinemeyen emekliler ek iş bulup çalışmak zorunda kalırken, 65 yaş üstü siyasetçiler sadece kendilerine göre bir siyaset dünyası kurarlar mıydı?

Adalet olsa, mafya örgütlenmeleri dışarıda cirit atarken, iktidara ve ittifaklara göre affa uğrarken, siyasal muhalifler soruşturmalarla, tutuklamalarla, işten çıkarmalarla uğraşmak zorunda kalır mıydı?

Adalet olsa, gazeteciler tutuklanır, üniversiteler yandaş çiftliğine dönüşür müydü?

Adalet olsa; bir siyasi partiyle, hareketle bağı olduğu bilinenler serbest kalırken, başka bir siyasi partiye mensup kişilere, dün sabah olduğu gibi 5, 6 yıl sonra yeni suçlar icat edilir, sabaha karşı gözaltı operasyonları düzenlenir miydi?

Adalet olsa, bu ülkenin kurucu lideri Atatürk’e ve kurtuluşun kadrolarına sabahtan akşama kadar hakaret, küfür edenler neredeyse el üstünde tutulur muydu?

Adalet olsa, iç savaş, çatışma çığırtkanlığı yapanlar cezasızlıkla ödüllendirilirken, eleştirel tweet atanlar, yazı ya da kitap yazanlar kovuşturulur, muhalif televizyon kanalları kapatılır mıydı?

Liste uzar gider. Her sorunun bağlandığı yer Adalet’tir. Emekten, milli bağımsızlıktan, demokrasiden, şiddetsiz ve barışçıl bir dünya özlemi duyanlardan oluşan, her siyasette kendine bu değerlerle yer açmaya çalışan onlarca öncü var. Sorun parçalılık, mahallelere bölünmüşlük, yalıtılmışlık ve öncelikler sıralamasıdır. Parçaya değil bütüne, bir “Adalet Hareketi”ne ihtiyacımız var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları