Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
23 Haziran’da ‘Yöntem Devrimi’
23 Haziran seçim sonucu bir “Yöntem Devrimi”dir. Nedenini anlatayım. Demokrasinin iki ayaklı bir süreç olduğunu yazmıştık daha önce. Bir ayağıyla demokrasi, iktidara gelme ve iktidardan ayrılma yöntemidir; belirleyicilik/egemenlik halkındır ve en yaygın yöntemi seçimdir. Dolayısıyla seçimler güvenilir ve serbest olmalı; sonuçlarıysa her kesim tarafından tanınmalıdır. Yöntem olarak demokrasidir.
İkinci ayağı ise iktidarın kullanımıyla ilgilidir. Yani bir seçimden diğerine geçen sürede iktidarın kuvvetleri tekelleştirmemesi, özgürlükleri yok etmemesi, farklı görüşlerin iktidara gelme şansını budamaması ile ölçülür. İçerik olarak demokrasidir.
Kararları tek kişiye devreden denetimsiz Saray Rejimi ikincisini büyük oranda yok etti. Elde demokrasi adına kalan tek şey “yöntem olarak demokrasi”ydi. 31 Mart’tan sonra haksız ve hukuksuz şekilde, iktidarın işine gelmediği için YSK eliyle seçim sonuçlarının iptal edilmesiyle birlikte birincisini, yani iktidara gelme ve ayrılma yöntemi olarak demokrasiyi de kaybetmek üzereydik.
Sonuç ne oldu? Halk buna ağır bir ceza kesti, farkı 13 binlerden 806 bine çıkardı; “İktidara gelene de, gideceğe de ben karar veririm. Beğenmediğin sonucu elindeki devlet imkânlarıyla yok sayamazsın” dedi. “Bir daha aynı şeyi denersen, yani millet iradesini tanımazsan aklında olsun, bu cezanın daha ağırını keserim. Hiç yeltenme” diye de uyardı. Milletin partileşen devlete “demokrasi ayarı”dır.
Bu, 23 Haziran’da yaşadığımız birinci “Yöntem Devrimi”dir. 90’larda “demokrasi bir araçtır”, “demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” diyen Erdoğan’a ve YSK üyelerine en güçlü yanıttır. Buyrun, inin şimdi.
23 Haziran’daki ikinci “Yöntem Devrimi” ise ülkenin karşı karşıya olduğu sorunların hangi yöntemle çözülebileceği konusundaki netleşmeyle ilgilidir. Bir yanda Erdoğan ve Bahçeli’nin ısrarla sürdürdüğü milleti kutuplaştıran strateji; diğer yanda İmamoğlu nezdinde yükselişe geçen “barışma, konuşma, kucaklaşma” stratejisi. Türkiye’nin aynası olan İstanbul’da halk, ülkenin karşı karşıya olduğu sorunların kavga ve kutuplaşma yoluyla değil, konuşma ve kucaklaşma yoluyla çözülmesine açık ara destek verdi. Demek ki ikinci “Yöntem Devrimi”, siyaset tarzıyla ilgilidir. Hakaret etmeden, iftira atmadan da siyasal başarı sağlanabiliyormuş. Kırılmadır.
Sistem için ittifak, program için rekabet
Aslında halkın bir bölümü uzun süre Erdoğan’ın bu kutuplaştırma stratejisine oy ve destek verdi, hâlâ da veriyor. Fakat bugün yeni olan; Erdoğan’ın kutuplaştırma yönteminin halkın gerçek sorunlarıyla ve gündemiyle artık örtüşmemeye başlamasıdır. Yani ekonomiden eğitime dertler çoğalmış, kutuplaştırma bu sorunları çözememenin örtüsü olmaya başlamıştır. Tepki bunadır.
Önümüzdeki süreçte bu iki “Yöntem Devrimi”ni derinleştirmekse, yöntemden içeriğe geçişle olacaktır. Burada da iki ayak vardır; birisi siyasal sistem, diğeri ise iktisadi program. Türkiye’de demokratik bir siyasal sistem değişikliği zorunludur. Ülkemizin ekonomiden adalete, eğitimden dış politikaya kadar uzanan derin sorunları var. Yeni sistem tüm bu sorunlarla ilgili tek kişinin hayati kararlar almasına ve denetimsiz kalmasına yol açıyor. Sistem, sorunları çözmediği gibi son bir yılda daha da derinleştirdi. Öyleyse ilk aşamada demokratik bir siyasal sisteme geçiş için en geniş ittifaklar sistemi sağlanmalı ve korunmalıdır. Sistemin/içeriğin, yani iktidarın kullanım şeklinin de demokratikleştirilmesi sürecinde bu yönde görüş belirten her kesimle ortaklaşma sağlanmalıdır. Buna AKP içindeki muhalif gruplar da dahildir.
Diğer yandan sistemin demokratikleştirilmesi için izlenecek “kucaklaşma” yöntemi, siyasal ve ekonomik kurtuluş programında yerini rekabete bırakmak zorundadır. Bu noktada herkes için, özellikle de halkçı siyasal, sosyal çevreler için ana görev; Atlantikçi, 2000’lerin başındaki AKP’yi övmekle sınırlı bir ufka sahip, büyük sermaye destekli program ve seçeneklerin alternatif olarak öne çıkışına karşı; dış politikada çok kutupluluğu önemseyen, iktisadi açıdan kamucu reçeteler öneren ve halkın işsizlik, pahalılık gibi temel meselelerine çareler üreten bir programı görünür kılmak ve iktidara taşımaktır. Demokratik sistem için en geniş ittifak; bağımsız ve halkçı bir Türkiye için gerçekçi bir siyasal rekabet. Yol uzun; eleştiri kıymetli, tartışma öğreticidir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- Yetki kısıtlayan teklif komisyondan geçti