Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Düş adacıkları
ABD’li yönetmen David Lynch korku, gerilim ve psikolojik öğeleri içeren anlatısıyla özgün bir anlatı yakalamış bir yönetmen. Sinemanın sıkı takipçileri kendisini yakından tanırlar.
Ancak onu en özgün kılan işlerinden biri beyazperdeye değil televizyon için çektiği bir dizi olan Twin Peaks’tir (İkiz Tepeler).
1990’da gösterime giren dizi iki yıl boyunca sürmüş ve biraz da talihsizlik eseri 1. Körfez Savaşı nedeniyle final bölümleri yayımlanmadan gösterimine son verilmiştir.
Yapım -elbette çok kabaca- bir cinayeti çözmek için peşinden İki Tepeler isimli kasabaya gelen FBI görevlisi Cooper’ı ve kasabadaki insanları anlatıyordu.
Lynch sinemasına hakim olanlar, anlatısındaki katmanları düşününce kasabanın ve karakterlerin Lynch’in vermek istediği asıl derin ve kozmik iletiye hizmet ettiğini bilirler.
Ancak bu haliyle bile İkiz Tepeler kasabası ABD’nin kendisinden önceki neredeyse 100 yıllık karakteristik özelliklerini küçücük bir alana sıkıştırma becerisiyle dikkat çekiyordu.
Özellikle Lynch sinemasında çok belirgin olan dualite anlayışı doğrultusunda ülkenin sinemasında biçimlenen iyi ve kötü davranışsal özellikleri bir araya getiren öykü bu yönüyle antropolojik değerdeydi.
1990’lar ve belki sonrasındaki bir on yıl, 20 yüzyıldaki toplum inşa sürecini ve öncesinde atılan temellerin popüler kültür betimlemeleri yoluyla oldukça iyi analiz edilebildiği dönemlerdi.
Bunun bir nedeni toplumun bugüne göre biraz da çıplak halde kendini gözlemcilere sunmasıydı.
Tabii ki tümüyle saf bir toplum yapısından söz edemezdik ama büyüklerimizin sık sık dillendirdiği “Eskiden her şey daha bir samimiydi” yakınması biraz nostalji ise biraz da bireylerin kendilerine alter-personalar oluşturabilecek sosyal medya hesaplarının olmamasıyla ilgiliydi.
Kuşkusuz sinemanın, edebiyatın ve diğer yaratıcı kurgusal alanların toplumsal süreçlere ilgisi eksilmedi.
Öte yandan kurgusal yapı üzerinden analiz biraz daha zorlaşmış olabilir. Çünkü sinemada kurulan katmanlı anlatıya benzer biçimde toplumun da kendine katmanlı duvarlar ördüğüne tanık olduk.
Belki Lars Von Trier’in -henüz tamamlayamadığı- "ABD – Fırsatlar Ülkesi Üçlemesi"nin ilk iki ayağındaki “Dogville” ve “Manderley” filmlerinde kullandığı oldukça yalın teatral dekorun bir nedeni de toplumu çıplak biçimde okuma ve gösterme isteği olduğunu söyleyebiliriz.
Toplumun 21. yüzyılda kendine atmaya başladığı düğümlerin yeni çözümleme yöntemleri gerektirdiğini aslında bir anlamda kurgusal anlatılarda görmek mümkün.
İngiltere’den vereceğimiz iki farklı örnekle “Skins” (2007-2013) ve “Years and Years” (2019) toplumu ana karakterler ve davranış biçimleri özelinde incelemeyi bırakıp ana akımlaşan marjinallik üzerinden inceleyen iki örnek oldular.
Söz konusu yapımlar özelinde farklı cinsiyet kimlikleri, göçmenleri entegrasyonu ve toplumda varlıklarının kabulü ile yapay zekâ, bedene entegre teknolojilerinin yaşamımız girişi bir konular kimi zaman distopik kimi zaman da ütopik bir anlatımla karşımızdaydı.
Bu açıdan bakınca ülkemize ilişkin bir örnek olan ve yayımlandığı dönemde sosyolojinin hiç konuşulmadığı kadar konuşulmasına aracı olan, bu yönüyle ülkemizde uzun süre hor görülen sosyal bilimler alanına değer katan “Bir Başkadır”ın (2020) görece utangaç anlatısına karşın başarısından da söz edebiliriz.
Ancak David Lynch 2017’de “İkiz Tepeler” ile kapanmamış hesabını kapatmaya karar verip diziye nokta koyacak bir final sezonu çektiğinde oldukça karamsar bir sahne karşımızdaydı.
27 yıl önce bir ölçüde sahici ve belli bir ortak değerler bütününü muhafaza etmeye çalışan toplum tamamen kendi bölünmüş alternatif evrenleri hapsolmuştu.
Kendi öznel çıkarlarına yönelik replikler dışında cümle kurmayan karakterler, duygusuz diyaloglar, uzun sessizlikler ve konuşma becerisini bile kaybetmiş bir baş karakter, Cooper…
Toplum, artık çok eski görünen zamanlarda medeniyet hiyerarşisinin en üst basamağındaydı. Bireyin toplumu gözetmeden yaptığı eylemler en kibar haliyle hoş görülmezdi.
Artık öyle değil. Ancak bireyin de topluma karşı zafer kazandığını söyleyemeyiz. Ortaya çıkan kamusal alanları kendi arasında paylaşmış küçük toplulukların ortak değer taşımayan ve böylece gerçeklik aleminden de payını almamış düşsel kesişimler yaşayan adacıkları.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!