Deniz Kavukçuoğlu
Deniz Kavukçuoğlu den_kav43@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mağrurluktan Mağdurluğa

17 Aralık 2014 Çarşamba

Poyrazköy Davası’nı anımsıyor musunuz? İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, büyük çoğunluğu deniz subayı olan 85 sanıklı bir davaydı. Tutuklu yargılanan 11 sanık uzun yıllar cezaevinde kalmıştı. Dava, TÜBİTAK’ın mahkemeye gönderdiği raporda, davanın en önemli delilleri arasında görülen 5 No’lu sabit belleğe saati geri alınmış bir bilgisayardan yapılan dosya aktarımlarına dikkat çekilmesi üzerine çökmüş, tutuklu sanıklar tahliye edilmişti.
Bu düzmece davanın ilginç bir yanı daha vardı.
Davanın sanıklarından Tuğamiral Fatih Ilgar savunmasında, Ankara Zir Vadisi’ndeki aramalarda bir adet açık yeşil renkli sis kutusu bulunduğunu söyleyerek sis kutusunun numarasının ve imal yılının göründüğü bir fotoğraf göstermişti. Daha sonra, Ankara Gölbaşı aramalarında çıkan açık yeşil renkli sis kutusunu da gösterdiğinde her iki sis kutusunun da stok numaralarının, imal yıllarının ve üzerindeki ezikliklerin aynı olduğu görülmüştü. Ilgar, olay yerinde ve emniyette çekilen mühimmatın fotoğraflarını ve tutanaklarını da göstermiş, fotoğraf ve görüntülerde 12 adet sis bombasına rastlanırken tutanaklarda 11 adet sis bombası yazıldığını fakat açık yeşil olan sis bombasının tutanaklara yazılmadığını belirtmişti. Savunmasının devamında emniyetin savcılığa gönderdiği Poyrazköy kazılarında ele geçirilen mühimmat listesini de mahkemeye sunan Ilgar, aynı açık yeşil renkli sis bombasının bu listede de göründüğünü belirterek, savunmasını, “Sis kutusunun özellikleri yazıyo rbu listede ve Poyrazköy’de çıktı deniyor. Ama fotoğraflara baktığınızda 3 sis kutusunun da stok numarası, imal tarihi, üzerindeki çizikler ve ezikler aynı” diyerek bitirmişti.

***

Son günlerde adını sıkça duyduğumuz Tahşiyeciler’in izlerini süren polisler 30 Aralık 2009 günü İstanbul-Bahçelievler’de bir eve baskın yapmışlar, evde üç el bombasının yanı sıra bir de sis bombası “ele geçirmişlerdi”. Bu sis bombasının seri numarası 135-27-000-4080 idi. Ve tanıdık bir bombaydı! Bu bombanın yukarıda sözü geçen “kayıp” 12’nci bomba olduğunu söylememe herhalde gerek yok; mutlaka anlamışsınızdır. Görülüyor ki “efsane” polisimiz her daim elinin altında, sırasında laik yurtseverlere, sırasında Risale-i Nur talebesi Müslümanlara karşı kullanacağı“çok amaçlı” kanıtlar bulunduruyordu. Bildiğimiz, dönemin polislerinin de, savcılarının da, yargıçlarının da o dönemin geçerli ve aynı zamanda iktidarın hempası olan bir “üst-aklın” emir kulları olduğuydu.

***

Şimdi gelelim AKP iktidarının eski ortağı, işbirlikçisi Fethullah Gülen Cemaatine… Fethullah Gülen kimdir, nedir, ne yapar, ne ister, bunları yaşayarak, yaşananlara tanık olarak öğrendik. Medyadaki takipçilerini tanıdık. Bu ülkenin yurtsever aydınları, bilim adamları, yazarları, gazetecileri, sanatçıları, askerleri düzmece delillerle, düzmece kanıtlarla, yalancı-gizli tanıklarla yıllarca cezaevlerinde çürütülürken televizyon ekranlarında, “Daha fazla ezin, daha fazlasını toplayın!” diye fetva çığlıkları atıyorlardı. O “üstaklın” buyruğundaydılar. Polislerin, savcıların, yargıçların hukuku ayaklar altına almalarına alkış tutuyorlardı. İnsanların insanlıktan çıkışlarının somut örneklerini sergiliyorlardı.Bu satırları yazarken,gözlerimin önüne geliyorlar, midem burkuluyor.

***

Bu tezgâhları kurarlarken yere düşene bir tekme daha vurmayı marifet sayarlarken iktidar ile cemaat ortaklığının amansız bir kavgayla sona ermesi üzerine bir anda mağdur duruma düşmüşlerdi.
Ne yapmalıyız? Biz de onlar gibi mi davranmalıyız? Eden bulur, oh olsun, ne haliniz varsa görün mü demeliyiz?
Yok! Yapamayız, onlar gibi olamayız, onlar gibi davranamayız. Biz, hukuka, adalete, özgürlüğe, insan haklarına inanmış insanlarız. Hukuk herkese eşit işlesin, adalet yerini bulsun isteriz. Öyleyse hukuka aykırı yaptırımlara maruz kaldıklarında onları da savunmayı görev bileceğiz. Kendilerini yeniden toparladıklarında hiçbir şey olmamışçasına belki de eskisinden daha büyük bir hırsla bize dişlerini göstereceklerinin bilincinde olarak savunacağız onları.
Ne yapalım, insan olmak böyle bir şey işte!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları