Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hukuk Bülbülleri
Geçen perşembe akşamı CNN Türk’te Şirin Payzın’ın sunduğu “Ne Oluyor” adlı tartışma programında İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın, yanında oturan Poyrazköy Davası sanıklarının avukatı Celal Ülgen’i de kastederek “Biz buraya çağrılmamalıydık” demesi doğru bir saptamaydı.
Gerçekten de onlar orada olmamalılar, meydanı Ergenekon, Poyrazköy, Odatv, Casusluk vb. davalardan tanıdığımız hukuk bülbüllerine bırakmalıydılar. Yıllarca hapishanelerde çürütülen bilim insanlarının, yazarların, gazetecilerin, askerlerin yargılandıkları davalara ilişkin tartışma programlarında sanıklara karşı bir ağızdan esip gürleyen Kanaltürk TV’nin hukukçu kökenli Ankara temsilcisi Faruk Mercan, emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek ve son İstanbul Barosu seçimlerinde Kocasakal’ın ardından en fazla oyu alan, eski AKP Ataşehir ilçe başkanı, avukat Rıza Saka, “keser dönüp sap da döndükten sonra” birbirlerine düşmüşlerdi.
***
Yukarıda sayılan davalarda sanıkların aleyhinde delil olarak kullanılan telefon dinlemeleri karşısında dut yemiş bülbüller misali sesleri kesilmiş bu “hukukçuların” dilleri birden çözülüvermiş, şakıyorlardı. İçlerinden ikisi “Telefon dinlemek mi? Ne ayıp!” mealinde laf gevelerken, öbür ikisi de “Eğer söz konusu devletin bekası ise telefon melefon teferruattır!” anlamına gelecek lakırdılar üretiyorlardı.
Silivri tutsaklarının telefon kayıtları gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanır, sanıklar bu düzmece delillere dayanılarak peşinen mahkûm edilirken susanların akıllarına hiç gelmeyen “masumiyet karinesi” şimdi dillerinden düşmüyordu.
Ekranda hukuk adına sergilenen görüntüler içler acısıydı.
***
17 ve 25 Aralık operasyonları bu tür hukukçuların ne menem “hukukçu” olduklarını cascavlak ortaya çıkarmıştı. Yıllardır hukuk adına kamuoyuna palavra salladıkları artık ayan beyan ortadaydı.
Şirin Payzın, bunları programına “ibreti âlem” için çağırmış olmalıydı.
AKP iktidarı uzun yıllar bu tür hukukçularla beraber yol yürümüş, yağan yağmurda beraber ıslanmış, fakat ayakkabı kutusu, para kasaları, kol saati falan derken beraberlik sona ermişti. Eski dostlar kavgaya tutuşmuşlardı.
Kavganın “al birini vur öbürüne” tarafları bu ülkenin erdemli, onurlu insanlarının uzağındaydı.
Böyle olunca bize yalnızca izlemek düşüyordu.
İzlerken de ülkemizde düşürüldüğü derin bir bataklıkta debelenen; iktidarcılar, cemaatçiler, mezhepçiler, hemşericiler diye parçalara bölünmüş hukukumuzu düşünüyor, kendimize, başımız sıkıştığında sığınacağımız hukuk bu mu, diye soruyorduk.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- İhraç talebi ile disipline sevk iddiası!
- 2 çocuk vurulmuş halde ölü bulundu!
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- 'Erdoğan' zirvesi sonrası MHP'den bir paylaşım daha!
- CHP'den 'İmamoğlu' çağrısı
- Çok konuşulacak 'Kabine değişikliği' kulisi